10. yaşımızı sürdüğümüzü fark ettiğimiz günden beri, ister istemez geçmişi daha çok düşünmeye başladık. Zaten bu çatı altında geçmiş hakkında laflayacak o kadar çok kişi var ki. Çıkardığımız ilk kitapları 2004’ün kitap fuarına yetiştirmeye çalışan ekip tam kadro devam ediyor. Matbaa sorumlumuz Ahmet Muhtar ve grafik tasarımcımız Selim Talay 18 yıldır bizimle (Aslında Optimist’in maratonu epey gerilere dayanıyor ama bu hikâyeyi sonraya bırakalım. Yine de merak edenler http://www.bzdyayincilik.com’daki hakkımızda yazısını okuyabilirler), satış müdürümüz Deniz Bektaş ve proje koordinatörümüz Zeynep Dicleli 10, çiçeği burnunda annemiz ve grafikerimiz Nermin Uçar 7, yayın yönetmenimiz Mutlu Dinçer 6 yıldır bizlerle. Neyse ki, aramıza yeni katılan isimler yaş ortalamasını düşürüyor ve bize taze kan oluyor! Bugün ekibimizin en genç üyesi, çalışma hayatını ele alışıyla kuşağının iyi bir temsilcisi olan 1989 doğumlu yetenekli bir grafik tasarımcı.
Yetenekli editörümüz (namı diğer McGyver) Utku Umut Bulsun ve tecrübeli satış sorumlumuz Utku Işık’ın ortaya koydukları performans sayesinde artık daha da hızlandık.
İstanbul trafiğinde sıfır gecikmeyle kitap sevkiyatı yapan Eren Dönmez ve Cem Güneş; bir depoyu orkestra şefi gibi yöneten Muzaffer Göçüncü; bu organizasyonun yarattığı muazzam idari yükün altında ter döken Neslihan Öztürk ve Züleyha Beskin… Ve tabii “annemiz” Sevim…
Görünmez kahramanlarımız olan emektar çevirmenlerimizle de dostluklarımız yıllara dayanıyor. Yazarlarımız, redaktörlerimiz, illüstratörlerimiz ve düzeltmenlerimizle bu yazının konusunu ve kapsamını aşacak çok anımız birikti… Yaptıkları işi el üstünde tutan bu kişilerle paylaştığımız ortak değerler sayesinde, örneğin bambaşka konuda bir telefon açıp yardım istemek, bir haftasonu etkinliğinde buluşmak ve konuşacak bir dolu şey bulabilmek iki taraf için de zor olmuyor.
Birbirimize verdiğimiz değerin karşılıklı olduğunu bilmenin gönül rahatlığıyla çalışıyoruz. En büyük güç kaynağının finans veya enerji olmadığını biliyoruz. En büyük güç kaynağımız işbirliği.
Geçtiğimiz yıl, Türkiye’nin girişim dergisi Optmist’in yayın hayatına başlamasıyla işte bu ekosistem daha da büyüyor. Bizleri yeni gelişmeleri nasıl kavrayabileceğimizi düşünmek zorunda bırakan Optimist Dergi, yeni kuşak girişimciler, yöneticiler, akademisyenler, kadın girişimci ve çalışanlar, ekonominin ve sivil toplumun tüm aktörleri için Türkiye’de verimli bir tartışma ve düşünme platformu olma hedefinde.
Türkiye’nin düşünce yaşamına katkıda bulunmak amacıyla geçen yıl başlattığımız Optimist İdea dizisini anmadan geçmek olmaz. Ülkemiz düşünürlerinin aynı konuda ama farklı disiplinler temelindeki makalelerinden oluşan bu “düşünce dizisi” 2013 yılında “İşbirliği” konusuyla yayın hayatına merhaba demişti. Bu senenin konusu olan “Yeni Paradigma” ise yeni olgulara ve yeni gerçekliğe uygun düşen bakış açılarına dikkat çekmek için 18 düşünürü bir araya getirdi.
Makaleleriyle bize yol gösteren değerli yazarlarımıza teşekkür ediyoruz.
Peki, tüm bu emek ne anlama geliyor?
Tüm bu uğraşın temelinde “daha iyi bir dünya” arayışına ışık tutacak fikirleri arayıp bulmak yatıyor. Dışarıda bir yerlerde, yüzlerce saatlik çalışmaların ürünü olan satırların altını çizen birilerinin varlığı, her birimize iyimser kalabilmek için yeterli sebebi vermeli. Victor Frankl’ın dediği gibi, “Gerçek bir realist, aslında biraz da optimist olmalı.”
Matbaadan yeni çıkan bir kitabı elimize alır almaz duyduğumuz sevincin ve tedirginliğin temelinde böyle bir duygu yatıyor. Eşi Bilge Dicleli’yle birlikte Optimist Kitap’ı kuran Zülfü Dicleli’nin deyimiyle “Memleket bize zimmetliymiş gibi düşünüyoruz.” Biliyoruz ki, bağlantılı bir dünyada, buralarda bir yerlerde sağladığınız küçük bir değişim, orada birçok yerde birçok şeyi değiştiriyor.
Evet, on yıldır yayınladığımız kitapların kimileri daha fazla sevildi ve tekrar baskılarla bugüne kadar geldi, kimilerinin barındırdıkları cevher gözlerden kaçtı, kimileriyse anlaşılan o kadar da parlak değildi. Tüm yanıtların kitaplarda yattığını söyleyecek kadar naif olmasak da, köşe taşı denebilecek kitaplarımızın ana fikirlerini alt alta koyduğumuzda görüyoruz ki ortaya bilgi çağının sorunlarına uygun çözümler sunabilen bir yol haritası çıkıyor. Dünyada ve Türkiye’deki dönüşümü, özellikle iş hayatının ana akımındaki evrim sürecini bu kitaplardan takip etmek pekâlâ mümkün. Şaka değil, dört yüze yakın kitap
Bugün bütün işletme, iktisat fakültelerinde okutulan, bir o kadar da yüksek lisans programına dahil olan Amaç, yüz bin okura ulaşmış durumda. 2006’da yayınlanan Jack Welch’in Kazanmak İstiyorsanız’ı neredeyse tüm CEO’lar okudu ve yine aynı yıl yayınlanan Martin Lindstrom’ü okumayan reklamcı kalmış mıdır, bilemiyoruz. 2007’de Peter Drucker’in başucu kitabı Etkin Yöneticinin Seyir Defteri’ni, 2008’de pazarlamayı kökten değiştiren Uzun Kuyruk’u ve Türkiyeli şirketlerin özellikle takip ettiği Harvard Mentor dizisini, 2009’da Buyology’i, 2010’da Michael Porter’in Rekabet Üzerine isimli önemli çalışmasını ne mutlu bize ki gözden kaçıran pek olmadı…2010 aynı zamanda Dan Arieliy’le ve Daniel Goleman’ın Ekolojik Zekâ’sıyla tanıştığımız yıldı. 2011’de bugün 30. kitabı yayınlanan Teach Yourself dizisine başladık. 2012’de önemli bir hakikati dünyada ilk kez dile getiren kitap Quite, Sakinler de Kazanır olarak Türkçeleşti, 2013’te Harvard Business Press’in 10Must Reads dizisi ve The Manager oldukça geniş bir okur kitlesine ulaştı (Arda Turan’ın elinde kitabımızı görmek senenin sürpriziydi), 2014’e gelince: Yaratıcı Özgüven, Enformasyon, Yeni Dijital Çağ… ve yayın sırasını bekleyen diğerleri…
Mutlak hakikatlere karşı muğlaklık; biricikliğe karşı çoğulculuk; doğayı azami sömürme hırsına karşı doğayla birlikte yaşama arzusu; silahlanmaya karşı barış… Kaybedenlerle kazananların birlikte var olduğu bu geçiş döneminde, umutlarımızı besleyecek girişimlere derin bir ihtiyaç duyuyoruz.
Optimist Kitap, işte bu ihtiyacı karşılama yolunda atılan küçük bir adım. Kendi alanlarında uzmanlaşan değerli düşünürlerin toplandığı bir platform. Bilginin kullandıkça tükenmediğinin, tersine yeni bilgi üretebildiğinin hatırlatıcısı.
Belirsiz bir dünyada, bilmek ve anlamak için birlikte yol aldığımız, kâr değil yarar üretmeyi hedeflediğimiz bu “organik” yapının en önemli unsuru ise okurları.
Mektuplarınızı, e-postalarınızı, yorumlarınızı okumak; bazen bir konferansta stant başında bazen de bir söyleşide yüz yüze gelmek bizim için bu yüzden çok önemli.
Uzun lafın kısası, bizim için en büyük zenginlik okurlarımızın iyi haberlerini almak ve belki de günün birinde karşılıklı kahvelerimizi içebilmek,
Hepimize nice senelere.