“Maaşını hak eden her veri analisti veriden DEĞİL bir sorudan yola çıkmanız gerektiğini size söyleyecektir.”
Evet, ortada devasa miktarda veri var; bir çalışmaya göre 2012’de dünya 2,8 zettabayt’dan daha fazla (bu 2,8 trilyon gigabayt ediyor, ki akıl almaz derecede yüksek bir rakam) veri kullanmış. Bu rakam şu ana kadar gördüğümüz her şeyden daha büyük ve zaman içinde yalnızca daha da hacimli hale gelecek. Buna rağmen her ne kadar veri miktarından bahsetmek kokteyl partileri için yararlı olabilse de, büyük veriyi yönetmesi ve ondan faydalanması gereken kuruluşlar için asıl önemli nokta verinin toplam hacmi değil. Hatta bu anlamda eski bir klişeyi (başka bir bağlamdan) tekrarlayabiliriz, “Önemli olan boyutu değil”.
Önemli olan verinin hacmiyle büyülenmek değil, onu analiz edebilmek—onu içgörü, inovasyon ve işletme değerine çevirebilmek. Elimizde bir sürü veri var ama bunlarla ne yapmamız gerektiği hakkında hiçbir fikrimiz yok. Veriler içinde boğulmuş birçok kuruluş—kâr amacı gütmeyen bir sağlık kurumu, kamu kurumu veya bir teknoloji şirketi olabilir— “Büyük Veri” furyasının onlara vaat ettiği içgörülerden çaresizce faydalanmak istiyor.
Peki, büyük veri hakkında kafamız yeterince net mi?
2013’te yaklaşık bin Harvard Business Review okuyucusuyla yapılan bir ankette, birçok katılımcı büyük veri kavramına aşina olduğunu söylese de sadece yüzde 28’i kendi kuruluşunun “daha iyi iş kararları alabilmek ve yeni iş fırsatları yaratabilmek için halihazırda büyük veri kullandığını” belirtmiş.
Yalnızca yüzde 23’ü kendi kuruluşunun büyük veri için bir stratejisi olduğunu söylemiş. Sadece küçük bir yüzde, yüzde 6, “Kuruluşum büyük verinin kritik iş birimleri üzerindeki etkisini değerlendirdi” ifadesine kesinlikle katıldığını belirtmiş ve daha da küçük bir yüzde, yüzde 3,5 “Kuruluşum bizim işimizde büyük veriyi nasıl uygulayacağını biliyor” ifadesine kesinlikle katılmış.
Büyük veri kalıcı mı?
Büyük veri kalıcı mı olacak yoksa geçici bir moda mı? Hulahop veya çim adamlar gibi bir zamanlar pazarlama dünyasını kasıp kavuran moda akımı nesnelerinin bilişim dünyasındaki eşdeğeri mi? Eğer öyleyse iş dünyasının liderleri bu kavramı gönül rahatlığıyla yok sayabilirler. Ama büyük veri iş ortamının önemli ve uzun vadeli bir öğesi olacaksa, bunu göz ardı eden kuruluşlar ve yöneticiler sonradan olacakların sorumluluğunu almak zorunda kalacaklar. Çünkü büyük veri sadece teknoloji ve yönetim süreçlerini değil, kuruluşların temel yönelimlerini ve kültürünü de değiştiriyor. Bu yeni kaynakla birlikte işi artık eskisi gibi düşünmek pek mümkün değil.
Büyük verinin insan yönü
Veri çoğu zaman bedava veya ucuz, yazılım açık kaynaklı ve donanım uygun fiyatlı… ama insanlar pahalı ve onları işe almak da zahmetli. Büyük verinin işe yaramasını sağlayanlar ise gerçekte insanlar. Öyleyse bu insanları nasıl bulacağız? Büyük veri girişiminde kararlı olan tüm kuruluşlar için en zor konulardan biri bu. Yanıtı nerede bulacağınızı söylemeden önce birkaç zorlu daha soralım:
Büyük veriyle dönüşüm geçirecek sektörler hangileri? Peki, ya fazla etkilenmeyecek gibi görünenler kimler? Büyük veriyle çalışmaya karar verdiysek bunu yapmanın en mantıklı ve ekonomik yollar neler? Online firmalar ve Startup’lardan neler öğrenebiliriz? Kritik sektör ve birimlerdeki insanlar ve şirketler büyük veriyle neler yapmaya başladılar? Büyük veri müşteri ilişkilerini nasıl etkiliyor? Yakın gelecek senaryoları neler?
Thomas Davenport’un Big Data @ Work isimli kitabını, herhangi bir karar ve aksiyon almadan önce mutlaka okuyun. Henüz sadece emekleme döneminde olan fakat giderek daha sık duyacağınız popüler bir konuya dair kapsamlı bir anlayış kazanacağınızın garantisiyle.