BİR KÖPRÜ BİZE NE SÖYLEYEBİLİR?
Nesnelerin tarihini yazanlar için Alman tarihçi Siegfried Giedion’un bir tavsiyesi vardır. Şöyle der: “Aslolan, panoramik ve simultane bir bakış açısı sunmaktır.”
Neredeyse iki yıldır yayın hazırlıkları süren Obje serisinin kitapları da tam olarak bunu yapıyor. Geçtiğimiz ay yayınlamaya başladığımız Obje serisi, modern dünyanın bu ütopik yapılarının endüstriyel ve işlevsel gerçeklerini inceliyor, bu çekici nesnelerin kültür tarihindeki yerleri ele alıyor ve günümüz fütürologlarının inovatif tasarımlarını anlatıyor. Bol görsel eşliğinde tüm boyutlarıyla ele alınan Uçaklar, Gemiler, Köprüler, Motosikletler, Fabrikalar, Tren yolları…
Aşina olduğumuz bir nesnenin, örneğin bir motosikletin estetik bir obje kimliğiyle üzerinde düşünülmeye değer olup olmadığını, insanlık tarihinde üstlendiği rolü, bir tasarım sınavı olarak mühendislik tarihindeki yerini, mekanik tabiatlarındaki güzelliği öğrenmek isteyecek meraklı okurlarımız için yayınladığımız birbiriyle yarışan şimdilik dört kitap…
Serinin her kitabının, konuyu incelemeye ömrünü vermiş bir tarihçi tarafından kaleme alındığını ve yıllar süren araştırmalar ışığında yazıldığını belirtmek borcumuz. Endüstriyel ve ticari dünyanın çeşitli objeleri, zamanımızın anıtsal estetik ikonları olarak da pekâlâ kabul gördüğüne, Mısır piramitleri ve Gotik katedrallerle birlikte ressamlara esin kaynağı olabildiğine, kendilerine müzelerde yer bulabildiğine göre, bu emekte şaşılacak bir yan yok aslında.
Asıl şaşılacak olan, insanoğlunun yaratıcılık ve girişimciliğinin bu hayret uyandırıcı eserleri hakkındaki Türkçe literatür eksikliğinin inadı; halbuki teknoloji, sanat, edebiyat, felsefe, mühendislik ve mimarlık gibi onlarca disiplinden bağımsız düşünülemeyen ve gündelik hayatımızın bir parçası olan bu objeler düşünülenden çok daha fazla hikâye barındırıyor. Sinemadan çeşitli alt kültürlere, savaşlardan politikaya söyleyecek çok şeyleri var.
Örneğin, buharlı transatlantiklerin ilk zamanlarında Charles Dickens’ın tabuta benzer kamarasında Atlas Okyanusu’nu geçişini anlatması, denizcilik tarihindeki tuhaflıklar, Wright kardeşlerin yere çakılmaması mucize olan feci uçak tasarımları, bisikletten devşirilen motosikletin başlarda sadece bir savaş makinesi olarak tasarlanması, hırslı mucitlerin kurgubilimin sınırlarında gezen tasarımları, kazalar, bir köprüden atlayarak intihar edenlerin genelde kadın olarak resmedilmesi ya da Potemkin zırhlısının isminin ve sembolünün hikâyesi…
Anlaşılacağı üzere, Obje serisinin malzemesi bol, sunduğu panaromik bakış açısı nadide, karşımıza bolca çıkardığı anekdotlar ise sürpriz niteliğinde. Büyüleyici çözümler, teknolojik oyuncaklar ve sınırsız yaratıcılık eşliğinde alternatif bir “dünya tarihi” okuması yapmak istiyorsanız Obje serisinin kitapları aynı zamanda çocuklarınıza bırakmak isteyeceğiniz özel bir koleksiyon.
Obje dizisi hakkında biraz daha bilgi için : http://bit.ly/1BtPoJ1
“Bolluk içindeki insanlar artık tüm zamanlarda olduğu gibi başka insanlar tarafından değil, daha çok nesneler tarafından kuşatılmış durumda. Nesneler çağını yaşıyoruz: Nesnelerin ritmine ve onların hiç kesintisiz artarda gelişlerine göre yaşıyoruz. Geçmiş uygarlıkların tümünde dayanıklı nesneler, araçlar veya binalar kuşaklarca insandan daha uzun yaşamışken, bugün onların doğmasını, gelişmesini ve ölmesini izleyen bizleriz’’ (Baudrillard)