Ülkemiz yakın tarihte pek çok krizle boğuştu. Dünya çapındaki çalkantılar, iç dinamiklerimizin yarattığı sıkıntılar, bazen ikisi birden üzerimize kara bir bulut gibi çöktü. Her krizden toplumun her kesimi payına düşeni aldı.
İş dünyası pek çok krizin çarptığı ilk duvar oluyor. Duvar ne kadar sağlamsa, krizin etkileri o kadar azalıyor. Ekonomiye yön veren isimlerin karakteri, tecrübesi ve öngörüleri hem kendi kuruluşlarının hem de ülkemizin kaderinde belirleyici oluyor.
Hüsnü Özyeğin, İshak Alaton, Ali Ülker, Ümit Boyner, İbrahim Betil, Haluk Dinçer, Esin Güral Argat, Zeynep Bodur Okyay ve Nur Ger… Yıllardır iş dünyasının liderliğini yapıyorlar. Krizlerle nasıl baş ettiklerini öğrenmek hepimizin ufkunu genişletecek.
Büyük şirketler yıllar süren bir çabanın ürünüdür. Çeşitli konulardaki bilgi ve birikimin bir araya gelmesiyle büyürler. Tecrübe kazanıldıkça, özgüven artar. Ekonomi dünyasıyla kurulan ilişkiler, şirketleri daha çok kazanmaya götürür. Nihayet, “Bu gemi asla batmaz!” denilecek bir noktaya ulaşılır.
Ama şair Hardy’nin dediklerini ekonomi terimleriyle yineleyecek olursak, şirketler büyüdükçe, başka yerlerde karşılaşılacak riskler de büyür. Devasa bir transatlantik de olsa büyük şirketler, buzdağlarıyla karşılaştıklarında çaresiz kalabiliyorlar.