İnovasyon.. Girişimcilik.. Sanırsınız son on yılların gündemi. Her ne kadar biz bunları yeni ekonomiyle bağdaştırıyorsak da Peter Drucker daha 1950’li yıllarda bu konuları çalışmaya başlamış. 1984’de yayınladığı İnovasyon ve Girişimcilik kitabında şöyle yazıyor:
İnovasyon ve girişimcilik üzerindeki çalışmam otuz yıl önce, 1950’li yılların ortalarında başladı. O zamanlar, küçük bir grup iki yıl boyunca her hafta inovasyon ve girişimcilik konusundaki bir seminer için New York Üniversitesinin İşletme Yüksek Okulunda benim liderliğimde toplanıyordu. Grupta çoğu kendi yeni girişimlerini başarılı bir şekilde piyasaya sürmekte olan insanlar vardı. Grupta ayrıca çok çeşitli oturmuş ve çoğu büyük olan kuruluşun—iki büyük hastane; IBM ve General Electric; bir ya da iki büyük banka; bir aracı kurum; dergi ve kitap yayıncıları; ilaç şirketleri; dünya çapında bir hayır kurumu; New York Katolik Başpiskoposluğu ve Presbiteryen Kilisesi vb.—kariyerlerinin ortasındaki yöneticileri de vardı.
Bu seminerde geliştirilen kavram ve fikirler o iki yıl boyunca seminerin katılımcıları tarafından her hafta kendi çalışmalarında ve kurumlarında sınandı. O zamandan beri de benim yirmi yılı aşan kendi danışmanlık çalışmamda sınandılar, doğrulandılar, geliştirildiler ve düzeltildiler. Yine, çok çeşitli kurum işin içine dahil oldu. Bazıları şirketlerdi: aralarında ilaç ve bilgisayar şirketleri gibi ileri teknoloji şirketleri; teknoloji içermeyen hasar sigortası şirketleri; dünya çapında Amerikan ve Avrupa bankaları; tek kişilik başlangıç aşamasında girişimler; bölgesel inşaat ürünleri toptancıları ve çokuluslu Japon şirketleri vb.
Bu çalışmaların ışığında Drucker’ın vardığı sonuçlardan birkaçına göz atalım:
İnovasyon girişimcilerin özel aracıdır; girişimciler bu araç vasıtasıyla farklı bir iş veya farklı bir hizmet fırsatı olarak değişimden yararlanırlar. İnovasyon bir disiplin olarak sunulabilir, öğrenilebilir, uygulanabilir. Girişimciler inovasyon kaynaklarını, başarılı inovasyon fırsatlarını gösteren değişiklikleri ve bu değişikliklerin belirtilerini amaçlı bir şekilde aramalıdır. Ayrıca başarılı inovasyonun ilkelerini bilmeleri ve uygulamaları gerekir.
Öyleyse “inovasyon” teknik bir terimden ziyade ekonomik ve sosyal bir terimdir. J.B. Say’ın girişimciliği tanımladığı şekilde, kaynakların verimini değiştirmek olarak tanımlanabilir. Ya da modern bir ekonomistin genellikle yapacağı gibi arza değil talebe göre, yani, tüketici tarafından kaynaklardan elde edilen değer ve memnuniyeti değiştirmek olarak tanımlanabilir.
Girişimcilik bir ekonomi ve toplum kuramına dayanır. Kuram değişimi normal ve aslında sağlıklı olarak görür. Toplumdaki— ve özellikle ekonomideki—asıl görevi zaten yapılmakta olanın daha iyisini yapmaktan ziyade farklı bir şey yapmak olarak görür.
Başarılı girişimciler “İlham perisi onları öpene” ve onlara “parlak bir fikir” verene dek beklemez; işe girişirler. Genelde “başarılı olan,” “sektörde devrim yapacak,” “milyar dolarlık bir iş” yaratacak ya da “birini bir gecede zenginleştirecek” inovasyonu aramazlar. Çok başarılı—ve acele ederek—bir iş yapacakları fikriyle başlayan girişimciler için başarısızlık garantidir. Yanlış şeyleri yapmaları kesin gibidir. Çok büyükmüş gibi görünen bir inovasyon sonunda teknik bir ustalıktan başka bir şey çıkmayabilir; entelektüel iddiası mütevazı olan inovasyonlar, örneğin bir McDonald’s, çok kârlı devasa bir şirkete dönüşebilir.
Kitap farklı kuruluşların deneyimlerinden süzülmüş bir fikirler ve örnek vakalar hazinesi…