ENFORMASYON VE MODERN ŞİRKET

“Türkiye gelişmekte olan bir ekonomiden çok daha fazlasıdır; çok yönlü bir ekonomidir… Umarım şirketlerin enformasyonu nasıl kullandığına dair bir sonraki kitap, Türk girişimlerin hikâyelerini de içerir.”

Bugün enformasyon olmadan faaliyet gösterebilecek hiçbir işletme yok. İster küçük bir kahve dükkânı ya da büyük bir kamu hizmeti şirketi, isterse de bir köyün muhtarlığı ya da ulusal devlet daireleri olsun, her yer enformasyona dayanır. Bunun bir kısmı kâğıt üzerinde, bir kısmı akıllı telefonlarda, yine bir kısmı da tabletlerde, kişisel bilgisayarlarda ve büyük bilgisayarlardadır. Dünyanın dört bir yanındaki şirketlerin öğrendiği şey, iş yapma yollarını oluşturup sağlamlaştırdıkça, etkinliklerinin çok büyük bir bölümünün artan miktarlarda enformasyonun toplanmasını, saklanmasını, analizini ve kullanımını içermesidir. Günümüz yöneticileri ve çalışanları, enformasyonun toplanıp kullanılmasında bugün uzmandırlar.

Bu Türkçe baskıyla, Türkiye’deki iş pratiklerinin dünyanın dört bir yanında bulunanlar kadar modern ve normal olduğunu görüyoruz. Türk girişimlerin Batı’nın en iyi pratiklerini benimseme, Ortadoğu ve Asya’nınkileri iyileştirip uyarlama ve özgün inovasyonlar sağlama konusunda seçkin ve uzun bir tarihi var. Bu yüzden bu kitabın Türkçede basıldığını görmek şaşırtıcı değil; aksine, modern Türk iş pratiklerinin bir devamı niteliğinde. Okuyucu bu kitapta, Avrupa ve Ortadoğu’yla, Asya’yla ve artan bir şekilde Latin Amerika ve Afrika’yla ticari ve iş ilişkilerini pekiştirecek içgörüler bulacak.

Türkiye ekonomisi yaygın bir şekilde, hızla gelişmekte olan bir ekonomi olarak düşünülür. Ne var ki Türkiye gelişmekte olan bir ekonomiden çok daha fazlasıdır; çok yönlü bir ekonomidir. Türkiye’de yaşayan profesyoneller bu olguyu bilirler. Dünyadaki en profesyonel, çalışkan işletmelerden ve devlet topluluklarından bazılarını temsil ederler. Türkiye, ekonomisini ve toplumunu sürekli olarak yeniler ve dolayısıyla içgörüler için yüzünü dünyaya döner. Türk profesyonellerin, yeni yüzyılda şirketlerin nasıl iyi performans gösterdiğini belgelediğim bu çalışmama ilgi göstermelerine minnettarım. Bu kitabı, enformasyonun büyük kuruluşlarda nasıl kullanıldığına dair genel bir resim çizmek için yazdım. Bunun “büyük resme” bir giriş olmasını ve okuyucuların bunu, başka neleri göz önünde bulundurmaları gerektiğini ve ellerindeki şeyleri en iyi nasıl iyileştireceklerini anlamak için bir kılavuz olarak kullanmaları arzusuyla tasarladım.

Okuyucularıma en iyi dileklerimi sunuyorum. Ayrıca Türkiye’deki yayıncıma, bu kitabı yayınlamayı kabul ettikleri için teşekkür ediyorum. Umarım şirketlerin enformasyonu nasıl kullandığına dair bir sonraki kitap, Türk girişimlerin hikâyelerini de içerir.

James W. Cortada

Enformasyon_ve_Modern_Sirket_K2.jpg

Anne Okula Gidelim mi?

anneokulagidelimmi_k2.jpg

  • ÇOCUĞUNUZ OKULA HAZIR MI?
  • OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
  • OKUL SEÇİMİ
  • OKULA UYUM SAĞLAMAK BAZI ÇOCUKLAR İÇİN NEDEN BU KADAR ZORDUR?
  • ANAOKULUNDA BİR GÜN NASIL GEÇER?
  • OKUL KORKUSU
  • OKULA ALIŞMA DÖNEMİNDE AİLENİN YAPMAMASI GEREKENLER
  • ÖRNEK OKULA ALIŞMA PROGRAMI
  • YENİ ARKADAŞLIKLAR EDİNMEK
  • ÖĞRETMEN-AİLE İŞBİRLİĞİ
  • OKUL KAYGISINI GİDERMEK İÇİN ÇOCUĞUNUZA NASIL YARDIM EDEBİLİRSİNİZ?
  • FARKLI GELİŞİM GÖSTEREN ÇOCUKLAR
  • OKUL/ÖĞRETMEN DEĞİŞİKLİĞİ
  • OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ÜSTÜN VEYA ÖZEL YETENEKLİ ÇOCUKLAR
  • ŞİMDİ OKULLU OLDUK, SINIFLARI DOLDURDUK

 

Düşe kalka büyüyecek elbette, düşmeden kalkmanın değerini bilemeyecek. Kalkmadan ayakta durabilmenin önemini fark edemeyecek. Hepimiz çocuklarımızın ayakları yere sağlam basan, mutlu bireyler olmasını istiyoruz. Okula başlayarak, ayakta durabilmenin ikinci denemesini yapıyorlar. İnsan içine çıkacak ve kendi olarak, şahsına ait özellikleri sergileyerek, hayata “ben de varım” diyecek.

Annemden bağımsız bir bireyim. Biraz destekle, ayakta durabilirim, izleyin ve görün bakalım diyecek! Evet korkuları olacak, kaygıları olacak, dışarıya göz önüne çıkmaya istekli olmayabilecek belki de. Ancak siz ebeveyn olarak onu yüreklendirdikçe, olumlu model oldukça, o da cesaretlenecek ve isteyecek. “Okula gitmek benim için çok kolay” diyecek. Yalnız eklemeyi de unutmayacak: “Okula gitmek, abi abla işidir. Bebeklere göre değildir!” diyerek kendi kat ettiği devasa büyüklükteki mesafeyi gururla işaret edecek. Ebeveyn olarak, onun önüne basamak olduğunuzu, karşı kıyıya geçerken ona köprü olduğunuzu bilmese de, “sen olmasaydın, başaramazdım anne. Sen olmasaydın, yapamazdım baba!” diyebilecek… Yıllar, yıllar sonra…

YARININ YETİŞKİNLERİ İÇİN: MONTESSORİ YÖNTEMİ

montessori_cocugunayakizinden_k2.jpg

 

21. yüzyıl yetişkinlerini yetiştirmekte olan anne babaların, öğretmen ve eğitmenlerin işi çok zor. Çünkü bugünün çocukları, yarın, bugün olmayan mesleklerin sahibi olacak; bugün tasavvur bile edemeyeceğimiz becerilere ihtiyaç duyacak. Açıkçası, onları yetiştirirken temel insani ve ahlaki değerleri vermenin yanı sıra farklı yöntemler izlemek gerekiyor.

Çocuğun Ayak İzinden – Montessori Eğitiminin Tarihsel Süreci, Felseferi ve Uygulaması  bize yarının yetişkinlerini bugünden nasıl yönlendirebileceğimizi gösteriyor. Ekonomisiyle, teknolojisiyle ve yepyeni çalışma koşullarıyla bugünden çok farklı olacak olan o dünyada ayakları üzerinde durabilen insanlar olmalarını sağlayacak ipuçlarını veriyor.

Yarının dünyasına pencere açtığı için dünya çapında ses getiren Second Machine Age kitabında Montessori Yöntemine “Makinelerle Birlikte Yarışmayı Öğrenmek” bölümünde özel bir yer ayrılmış. Şöyle deniyor:

“Yirminci yüzyılın başlarında İtalyan hekim ve araştırmacı Maria Montessori, hâlâ kendi adıyla anılan temel eğitim sistemini geliştirdi. Montessori okullarında çocuklara özgürlük tanınır, hayvanlar ve bitkiler dahil olmak üzere birçok materyal kullanılır ve klasik okul sisteminden oldukça uzak bir yapı söz konusudur. Bu eğitim sistemini uygulayan okulların son yıllardaki mezunları arasında Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos ve Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales gibi isimler yer almaktadır.

“Sıraladığımız bu örnekler aslında daha geniş kapsamlı bir trendin izlerini gösteriyor bize. Kurumsal yönetim alanında araştırmalar yapan Jeffrey Dyer ile Hal Gregersen, 500 tanınmış buluşçuyla görüştü ve önemli bir bölümünün, meraklarının peşinden gitmeyi öğreten Montessori okullarına gittiklerini belirledi. Peter Sims tarafından Wall Street Journal için yazılan bir blog yazısında da belirtildiği gibi Montessori eğitim sistemi, yaratıcı seçkinler yaratmanın muhtemelen en kesin yöntemidir. Bu sistemle eğitim veren okullardan mezun olanlar toplumda o kadar çok öne çıkıyor ki insan ister istemez acaba Montessori adında bir mafya çetesi mi var diye düşünebilir. Andy, bu çetenin bir mensubu olsa da olmasa da özgür eğitim ortamlarının gücünü onaylıyor. Öğrencilik hayatına bir Montessori okulunda başladı. Kendisi “Eğitimin bir parçası da kuralları ve talimatları dinlememek, kafana göre davranmak, dünyada olan biteni sorgulamak ve her şeyi birazcık farklı yapmaktı” diyen Larry Page ile tamamen aynı görüşte.” (Erik Brynjolffson-Andrew Mcafee, Second Machine Age – Akıllı Teknolojiler Devrinde Çalışma, İlerleme ve Refah, THY Yayınları, Eylül 2015)

Hem Montessori öğretmen eğiticisi hem de dünya çapında pek çok Montessori okuluna danışmanlık yapan Çocuğun Ayak İzinden yazarı Hannah Joy Baynham şu anda İstanbul’da bir Montessori okulunun başında yer alıyor. Kitap aynı zamanda Kalkınma Analitiği Araştırma ile Eğitim Derneği ile Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı ortaklığında ve Montessori Center International’ın akademik desteğiyle 2015 yılında yürütülen bir projenin de kaynak kitabı oldu.

Montessori Yöntemini geleneksel sınıf ortamına uyarlamak isteyen öğretmenler ve çağdaş çocuk gelişimi kuramcılarının görüşleriyle kendilerini güncellemek isteyen anne babalar için temel bir okuma.

GİRİŞİMCİ TOPLUM

GPDF-16-Visual-clean_no-titlex.jpg

Girişimci Ruh kavramı şu günlerde inanılmaz bir Rönesans yaşıyor. Haklı bir nedenden: Ancak insanların aktif olarak biçimlenmesine katılmak ve kendilerini geliştirmek istediği bir toplum gelecek için donanımlı bir toplum olabilir.

Richard Straub

Ünlü yönetim düşünürü Peter Drucker yaklaşık 30 yıl önce İnovasyon ve Girişimcilik adını taşıyan çığır açıcı bir kitap yazmıştı. Bu kitapta çalışanlar toplumundan girişimciler toplumuna geçiş gibi büyük bir dönüşümü öngörmüştü. Bu geçiş, değişen demografi, küreselleşme ve enformasyon ve iletişim teknolojilerinde giderek hızlanan ilerlemeler gibi durdurulamaz kuvvetlerin güdümünde yol alıyordu.

Bu yeni toplumun nasıl görüneceğini ortaya koyarken Drucker, Avusturya kökenli bir başka büyük düşünüre, Joseph Schumpeter’e atıfta bulunuyordu. Schumpeter’e göre girişimci, kapitalist ekonominin merkezinde yer alıyor ve piyasaya dayalı zenginlik yaratıcı dinamik ekonominin yaşam kuvvetini oluşturuyordu. Finans ve bankacılık sektörü ise girişimcilik ekonomisine hükmetmek bir yana kesinlikle ona hizmet ediyordu.

Girişimcilik toplumuna doğru yolculuk iyi tanımlanmış bir hedefe giden doğrusal bir ilerleme olmamakla birlikte büyük kültürel değişimler girişimciliği ana akım haline getirmiş bulunuyor. Bir zamanlar çeperde yürütülen, hatta bir miktar kuşkulu bir faaliyet olarak görülen şey bugün politikacılar tarafından alkışlanan ve yeni kuşaklar tarafından kucaklanan bir faaliyet olmuş durumda. Öte yandan girişimci bir kültürün belirmekte olması toplumumuzun ekonomik dokusunda daha geniş bir dönüşümü de içermektedir. Üstleniciler, serbest çalışanlar ve talep-üzeri platformlarda istihdam bulanların sayısının hızla artmasında tanık olduğumuz budur. Büyük kuruluşların gündeminde çalışanların yaratıcı ve buluşçu potansiyelinin özgürleştirilmesinin yeniden odak noktası haline gelmesi de aynı yöne, sahiplik, sorumluluk ve özerklikte yeni bir zihniyete işaret etmektedir. Aynı zamanda hızlı değişim dünyasında sık sık iş ve kariyer değiştirmeler, bir kuruluşa bağlı çalışmaktan serbest çalışmaya geçişler giderek kuraldışı olmaktan çıkıp kural haline geliyor.

Dijital teknoloji bu dönüşümde hızlandırıcı bir rol oynadı, birçok sektörde giriş engellerini büyük ölçüde indirdi, bilgi yaratımının yönetim ve paylaşımının yeni kurallarını yarattı ve sürekli öğrenmenin yeni araçlarını mümkün kıldı ve bunların hepsi küresel düzeyde gerçekleşti.

Bu değişimlere ve bunların yol açtığı sonuçlara bireyler, kuruluşlar, ekonomiler, toplumlar ve devletler olarak her düzeyde tanık oluyoruz.

 

Bu bağlamda ele alınması gereken temel meseleler:

  • Girişimci toplum yolunda ne kadar yol aldık. Bunun kanıtları neler?
  • Eski toplum sözleşmesi büyük ölçüde geçersiz hale gelmişse yeni bir sözleşme nasıl olmalı?
  • Girişimci toplumda devletin rolü nedir ve nasıl değişmektedir?
  • Formel eğitim ve yaşam boyu öğrenme yoluyla kapasite oluşturma geniş tabanlı bir girişimci kültürü destekleyecek şekilde nasıl iyileştirilebilir?
  • Girişimcilik inovasyonla büyümeye yeniden geri dönmemize yardımcı olacak mı?
  • Büyük kuruluşlar girişimci ruh kazanıp hiyerarşinin, bürokrasinin ve iç politikanın ataletini aşabilir mi?
  • Nitelikli şirketlerin finansmanını ve küçük işletmelerin orta boy işletmelere yükselişini nasıl hızlandırabiliriz?
  • Platform ekonomisi girişimciliği nasıl etkileyebilir? Girişimci eylemin olanaklarını artırır mı azaltır mı?
  • Girişimcilik kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve kooperatifler için nasıl bir rol oynayabilir? Burada şirketler sektöründen farkı nedir?
  • Günümüz dünyasında düzenleyici müdahaleler ile girişimci özgürlüğü arasındaki doğru denge nedir?
  • Girişimci toplumun riski ve belirsizliği kabul etmesi gerektiğine göre tedbirli olma ilkesinin egemenliğinden pragmatik bir risk değerlendirmesine ve yönetimine nasıl geçebiliriz?
  • Girişimci zihniyet ve yaklaşımlar, hızlı finansal getirisi olmadığı için bugün risk sermayesi çekmeyi başaramayan sosyal ve toplumsal sorunların daha iyi çözümüne yardımcı olacak mı? Finansal ölçülerin ötesinde yeni ölçüler ve başarı kriterleri neler olmalı?
  • Borsaların ve finansal sektörün egemenliğindeki günümüz kapitalizmini canlı bir girişimci kapitalizme dönüştürecek dinamikleri nasıl yaratabiliriz?

 

Victor Hugo bir keresinde şöyle demişti: “İşgalci bir orduya karşı direnebilirsiniz ama vakti gelmiş bir fikre karşı direnemezsiniz.” Drucker Forumu yeni bir girişimci çağın vaktinin gelip gelmediği sorusunu gündeme getirecek ve cevaplarını arayacaktır.

  1. Global Peter Drucker Forumu, Viyana 17-18 Kasım 2016

 

“Girişimci bir toplumun doğuşu tarihin en önemli dönüm noktalarından biri olabilir.”

—Peter Drucker

İnovasyon ve Girişimcilik, 1985

 

“Sigorta” (ağustos’11)

Yazar: Mahir Çipil

Sigortalılar ve sigorta satın almayı planlayanlar için, sigorta işinin İnceliklerini “İçeriden” Biri Anlatıyor

Hayatınızdaki risklerin farkında mısınız? Bir sigortaya ihtiyacınız olup olmadığına karar veremiyor musunuz? Belki de düzenli olarak primlerini ödediğiniz hizmetin tam olarak neleri kapsadığını bilmiyorsunuz.  Ya da her ihtiyacınız olduğunda bir sürprizle karşılaşıyorsunuz. Çünkü sigorta poliçenize baktığınızda gördükleriniz sadece teknik terimler ve rakamlar…

Elinizdeki bu kitap imzalayacağı veya imzaladığı sözleşmenin inceliklerine hâkim olmak, hatalı karar vermemek, işin inceliklerini içeriden birinin ağzından duymak isteyenler için kaleme alındı. Uzman Mahir Çipil, gereksinimlerinize en uygun sigortayı en makul rakamla nasıl yaptırabileceğinizi, hasar anında bu sürecin en hızlı ve kolay nasıl atlatılacağını, sigorta sürecinin tüm detaylarıyla ilgili pratik tavsiyelerle önemli bir boşluğu dolduruyor.

Sigortayla ilgili bilinmesi gereken her şey artık elinizin altında…

  • Sigorta yaptırırken nelere dikkat etmeliyim?
  • Hangi riskler için sigorta ürünü satın almalıyım?
  • Ödeyeceğim sigorta primini nasıl düşürebilirim?
  • Poliçemde yazılı olanlar aslında ne anlatıyor?
  • Sigortalı olarak haklarım neler?
(Detaylı bilgi için lütfen kapak görseline tıklayınız)