Niye Bu Kitabı Okumalı? Yanıt Basit!

BASİTLİK

Basitlik yararlı bir ilkedir. Startup’ların yaşadığı hataların çoğu kontrol altına alınamayan komplikasyonlardan kaynaklanır. Yeni kurulan işletmelerde problemler fazladır; hele tipik büyüme krizlerine dönüşen hızlı büyüme koşullarında… Karmaşıklık enerjinizi, canlılığınızı ve yaratıcılığınızı tüketir. İşleri yoluna koymak, olabildiğince basit ve yönetilebilir hale getirmekle mümkündür. 

ÖLÇEKLENEBİLİRLİK

Konsept ölçeklenebilirliğe olanak tanımalıdır. Çıktı, eğer mümkünse büyüme halinde kapasiteleri de aynı oranda genişletmeye gerek duyulmayacak, ama sinerji etkileri hissedilecek şekilde, aynen kopyalanabilir olmalıdır. Bunun en iyi bilinen örneği, yazılımdır. Profesyonel olarak programlanan yazılım bu olanağı verir. Beklenmedik ölçüde büyük bir genişleme durumunda bile, programları yeni baştan yazmak gerekmez. 

RİSKİN EN AZA İNDİRİLMESİ

Girişimci olarak, riskten olabildiğince kaçınmanız ve öngörülebilir riskleri hesaplamış olarak her şeye hazırlıklı olmanız gerekir. Zorlu bir dağa tırmanmak için çok iyi hazırlanmak yetmez, aynı zamanda elinizden geldiğince tüm görülebilir riskleri ortadan kaldırmanız gerekir. 

Kitabın “ÖNSÖZ” bölümünden

Almanya’da girişimcilik eğitiminin ilk öncülerinden olan Günter Faltin aynı zamanda, son derece sıra dışı bir küçük şirket olan ve giderek dünyanın en büyük Darjeeling çayı ithalatçısı haline gelen, efsanevi Teekampagne’nin de kurucusu. Çevirisini elinizde tutmakta olduğunuz Kopf schlägt Kapital adlı kitabı, Almanya’nın gelmiş geçmiş en başarılı girişimcilik kitabıdır. İnsanlara esin veren ve yaşamlarını değiştiren kitabın etkisi artarak sürüyor.

Girişimcilik üzerine yazılmış kitap dağlarına durmadan yenilerinin eklendiği koşullarda, niye bu kitabı okumalı? Yanıt basit çünkü son derece farklı, inandırıcı ve yararlı. İnsanda geçici çözümler aramak yerine, olanaksızı gerçekleştirme isteği uyandırıyor.

Akıl Sermayeye Fark Atar insanların girişimciliğine dair bir manifesto, ama aynı zamanda bir işe başlama rehberi; nasıl para kazanılacağını gösteren, ama aynı zamanda da nasıl neşe dolu olacağınızı ve dünyayı daha iyi bir yere dönüştüreceğinizi anlatan “kapitalizmin radikal idealisti” birinin öyküsü.

Faltin kendi şirketini yönetirken ve birçok yeni şirketin kurulmasına önayak olurken edindiği derslere dayanıyor. İyi düşünüp taşınılmış bir fikrin bir patentten, yeni bir teknolojiden ya da bol miktarda startup sermayesinden neden daha önemli olduğunu gözler önüne seriyor. “Konsept yaratıcı” düşünme ile sıradan sağduyunun birlikteliği, işletmecilik konularını hatmetmekten daha önemlidir: Pazaryerindeki köklü rakipleri alt edebilecek bir şirket yaratmak için MBA’ya ya da dâhi düzeyinde yeteneğe ihtiyacınız yoktur. Faltin “bileşen ilkesi” dediği sanayi sonrası toplumlarımızın sanal sistemlerinin olanaklı kıldığı bir iş bölümünü önümüze getiriyor: Olgun şirketlerin uzmanlık alanlarındaki deneyimleri ve ölçek ekonomilerinden yararlanarak, bu uzmanlığı kendi amaçlarınız için kullanabilir ve ana fikrinizi sürekli yetkinleştirme ve koşullara uyarlamaya odaklayabilirsiniz. Kendi startup’ınızı bileşenleriyle inşa ederken, bir işletme sahibi olacağım diye kendinizi paralamanız gerekmez. Ancak kendi düşüncenizi geliştirmeniz şart; bu öğretilebilir ve öğrenilebilir bir beceridir. İki haftada bir Berlin’de düzenlenen ve öğrencilerin, her tür yaratıcı entelektüelin ve daha şimdiden başarılı girişimci sıfatını kazanmış ilginç kişilerin bir araya geldiği “Girişimcilik Laboratuvarı” adlı atölye çalışmalarında Faltin bunu gösteriyor. Faltin girişimcilik alanının, Aydınlanmanın ekonomik kendini gerçekleştirme vaadini (ekonomiyi ekonomistlere bırakmayalım) yalnız teoride değil, pratikte de yeniden ele almasını istiyor. “Kötümser bilimi” eğlenceli bir uğraşa dönüştürelim ve insanları bu harekete katılmaya özendirelim! 

Zengin olmak insana ne kadar keyif verse de bir şeyleri iyileştirmedikten sonra anlamsızdır. Faltin’in ideali ne şirket insanıdır ne de zengin olma amacıyla servet biriktiren kişidir; onun ideali, alışılmış olanı sorgulayan ve zengin ve anlamlı bir yaşam sürmek isteyen sanatçı, yaratıcı, asi insandır.

Bu yaklaşım, iş ile haz, çalışmak ile hayatını yaşamak, almak ile vermek arasındaki bağlantıyı canlı tutar. Faltin bizleri kendi hayatımızın kararlı, akılcı, tutkulu ve sorumlu girişimcileri olmaya teşvik ediyor. Bu, çoğumuza ürkütücü gelen olağandışı risklere atılmaya can atan bir avuç bireyle sınırlı ekstrem spor da değil. Girişimcilik öğretmenleri çoğunlukla risk almayı över ve “fırsatların üzerine atlamaya” vurgu yaparken, Faltin bize riskleri en aza indirmeyi ve anlık fırsatların cazibesine  kapılmamayı öğütler. O, benim tabirimle girişimciliğin “slow food” versiyonudur; acele etmeden iyice hazırlanın, sonra da yayılıp tadını çıkarın. Yemenin zevki kadar yemeği hazırlamanın da zevkine varın; hem çalışmanın hem de ödüllerinin keyfine varın. İşin kölesi olmayın; kafanızı serin tutun. Anlamlı işler yapın; öteki insanları ve dünyanın bütününü aklınızdan hiç çıkarmayın.

Olanaksız gibi mi görünüyor? Akıl Sermayeye Fark Atar bunun nasıl yapılabileceğini Teekampagne örneğiyle, ayrıca “Faltin modeli”ni temel alan diğer başarılı şirketler üzerinden gösteriyor. Bu model yalnız dünyanın dört bir yanında boy gösteren “girişimcilik baharının ilk filizleri” değil, şu anda diğer filizlerden üreyen tohumları da büyümekte olan kökü güçlü bir bitkidir. Bu kitap sizi de böyle bir tohum atıp yaşam ağacınız olarak boy atmasını izlemeye esinlendirebilir.

Fritz Fleischmann – Babson College

Çalışılmayan Bir Dünya —YENİ KİTAP—

Sanayi Devrimi ile başlayan mekanizasyon/otomasyon süreci ve peş peşe gelen teknolojik değişim dalgaları sonrası, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir refah düzeyi ortaya çıktı. Susskind, önümüzdeki yüz yıl içinde teknolojik gelişimin bizi her zamankinden daha varlıklı hale getireceğini, ancak bu gelişimin aynı zamanda insanlar açısından daha az işin olduğu bir dünya yaratacağını öngörerek buna hazırlanmamız gerektiğini vurguluyor.

“Merak uyandırıyor… Düşünmeye sevk ediyor… Geleceğin ekonomisi hakkında kafa yoran tüm başkan adaylarının mutlaka okuması gerek.” ―The New York Times Book Review

“Susskind okuyucuya teknolojik işsizlikle ilgili varsayımlar üzerinden yol gösteriyor. Tartışmaya girmek yerine açıklama yapıyor, akılcı bir yaklaşımla popüler ekonominin sesini yansıtıyor; bize neyin ne olduğunu anlatan zeki ve mantıklı bir ses.” ―The Guardian

“İkna edici ve aydınlatıcı… İşgücünün karşısındaki meselelere karmaşık ama anlaşılır, iyimser bir yaklaşım.” ―Kirkus Reviews

“Susskind’in kitabı tam zamanında yayınlandı, okumamak çok şey kaybettirir.” ―Booklist

Bundan topu topu birkaç kuşak önce neredeyse tüm insanlar yoksulluk sınırında yaşıyordu. İnsanlığın en büyük derdi geçim sıkıntısıydı. 21’inci yüzyılda, bu defa maaşlı işler temeline dayanmayan yeni bir güvenlik çağı yaratmamız gerekiyor. Ve bunu yapmaya bugünden başlamamız gerekiyor. Daha az işin olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının tam olarak ne kadar süreceğini bilemesek de, bu yolda olduğumuzun somut göstergeleri ortada. Eşitsizlik, güç ve anlam problemleri belirsiz bir gelecekte gizlenmiş problemler olmaktan çıktı. Yaşanmaya, sorun yaratmaya, geleneksel kurumlarımızı ve yaşam tarzlarımızı sınamaya başladılar bile. Buna nasıl çözüm bulacağımız bize kalmış.

Dr. Daniel Susskind teknolojinin, özellikle de yapay zekânın çalışma ve toplum üzerindeki etkisini araştırıyor. Oxford Üniversitesinde öğretim üyesidir. Çok satan kitaplar listesine girmeyi başaran The Future of the Professions kitabının yazarlarındandır. Çalışmanın geleceği üzerine TED’de yaptığı konuşma 1,5 milyondan fala izleyiciye ulaşmıştır.
Daha önce İngiltere Başbakanlık Strateji Biriminde danışman olarak görev yapmış, Politika Biriminde de politika analisti olarak çalışmıştır. Kabinenin kıdemli danışmanlarındandır.


Neyi, nasıl, ne zaman öğreteceğimizi yeniden belirlersek, eğitim, teknolojik işsizlik karşısındaki eldeki en iyi korunma yöntemi halini alır.
—Çalışılmayan Bir Dünya, Daniel Susskind

Çalışılmayan Bir Dünya —YENİ KİTAP—

Sanayi Devrimi ile başlayan mekanizasyon/otomasyon süreci ve peş peşe gelen teknolojik değişim dalgaları sonrası, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir refah düzeyi ortaya çıktı. Susskind, önümüzdeki yüz yıl içinde teknolojik gelişimin bizi her zamankinden daha varlıklı hale getireceğini, ancak bu gelişimin aynı zamanda insanlar açısından daha az işin olduğu bir dünya yaratacağını öngörerek buna hazırlanmamız gerektiğini vurguluyor.

“Merak uyandırıyor… Düşünmeye sevk ediyor… Geleceğin ekonomisi hakkında kafa yoran tüm başkan adaylarının mutlaka okuması gerek.” ―The New York Times Book Review

“Susskind okuyucuya teknolojik işsizlikle ilgili varsayımlar üzerinden yol gösteriyor. Tartışmaya girmek yerine açıklama yapıyor, akılcı bir yaklaşımla popüler ekonominin sesini yansıtıyor; bize neyin ne olduğunu anlatan zeki ve mantıklı bir ses.” ―The Guardian

“İkna edici ve aydınlatıcı… İşgücünün karşısındaki meselelere karmaşık ama anlaşılır, iyimser bir yaklaşım.” ―Kirkus Reviews

“Susskind’in kitabı tam zamanında yayınlandı, okumamak çok şey kaybettirir.” ―Booklist

Bundan topu topu birkaç kuşak önce neredeyse tüm insanlar yoksulluk sınırında yaşıyordu. İnsanlığın en büyük derdi geçim sıkıntısıydı. 21’inci yüzyılda, bu defa maaşlı işler temeline dayanmayan yeni bir güvenlik çağı yaratmamız gerekiyor. Ve bunu yapmaya bugünden başlamamız gerekiyor. Daha az işin olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının tam olarak ne kadar süreceğini bilemesek de, bu yolda olduğumuzun somut göstergeleri ortada. Eşitsizlik, güç ve anlam problemleri belirsiz bir gelecekte gizlenmiş problemler olmaktan çıktı. Yaşanmaya, sorun yaratmaya, geleneksel kurumlarımızı ve yaşam tarzlarımızı sınamaya başladılar bile. Buna nasıl çözüm bulacağımız bize kalmış.

Dr. Daniel Susskind teknolojinin, özellikle de yapay zekânın çalışma ve toplum üzerindeki etkisini araştırıyor. Oxford Üniversitesinde öğretim üyesidir. Çok satan kitaplar listesine girmeyi başaran The Future of the Professions kitabının yazarlarındandır. Çalışmanın geleceği üzerine TED’de yaptığı konuşma 1,5 milyondan fala izleyiciye ulaşmıştır.
Daha önce İngiltere Başbakanlık Strateji Biriminde danışman olarak görev yapmış, Politika Biriminde de politika analisti olarak çalışmıştır. Kabinenin kıdemli danışmanlarındandır.


Neyi, nasıl, ne zaman öğreteceğimizi yeniden belirlersek, eğitim, teknolojik işsizlik karşısındaki eldeki en iyi korunma yöntemi halini alır.
—Çalışılmayan Bir Dünya, Daniel Susskind

Akıllı Şehirler, Dijital Ülkeler

Herkese merhaba ve hepimize iyi yıllar!

Aralık ayında yazamamamın mahcubiyetiyle, yeni yılın ilk haftasonunda erkenden uyanıp şahane bir kitabı size anlatmak istedim. Yeni yılda okuduğum çeşitli kaynaklar, 2018 ve takip eden yıllarda teknolojik yeniliklerin artık efsanevi birer fısıltı olmaktan çıkıp hayatımıza doğrudan etki edeceğini gösteriyor. Hepimiz okuyoruz, karşılaşıyoruz, tartışıyoruz: Yapay zekâ meslekleri öldürecek mi, Bitcoin geçici bir heves mi, Buluta geçmek gerçekten güvenli mi, Drone’lar mahremiyeti ihlal mi ediyor? Gerçekten de teknoloji sanki artık daha önce hiç olmadığı kadar hayatımızın içinde. Her şey giderek birbiriyle daha bağlantılı, daha entegre hale geliyor. Benim geçen yılki en büyük “pratik şaşkınlığım”, çantamın içinde anahtarlarımı bulmak için debelenirken kapı komşumun, telefonundaki uygulama üzerinden kapısını tık diye açması olmuştu.

Tık diye açılan kapıdan biraz daha yukarı çıkın ve evin tamamını görüş alanınıza almaya çalışın. Yaptınız mı? O zaman biraz daha yukarı çıkın, şimdi sokağa hâkimsiniz. Haydi şimdi biraz daha yukarı çıkın, çıkın, çıkın… Evet, artık tüm şehri görüyorsunuz. Şimdi, o yükseklikte gezinmeye başlayın ve şehre hâkim kalın, çünkü şimdi akıllı şehirlerden konuşacağız.

Akilli_sehirler_dijital_ulkeler.jpg

İnfoloji firmasının katkılarıyla Optimist Yayınevi’nin bizimle buluşturduğu “Akıllı Şehirler, Dijital Ülkeler”, Cisco Global Akıllı Şehirler İş Kolu’nun kurucusu Caspar Herzberg’in kitabı. Cisco İcra Kurulu Başkanı John Chambers’ın önsözüyle başlayan kitap, bize hem Akıllı Şehir kavramı ile ilgili derinlemesine bilgi veriyor, hem de Suudi Arabistan, Mısır, Çin, Hindistan gibi ülkelerde Akıllı Şehir hedefleri doğrultusunda atılan doğru, yanlış, iyi, kötü adımları ve deneyimleri anlatıyor.

 

Akıllı Şehir nedir?

Akıllı şehir, şehirlerin barınma, ulaşım, enerji, güvenlik konularında sınırlı kaynakları daha etkin ve verimli kullanabilecekleri yöntemlere olan ihtiyaçtan doğmuş bir kavramdır. Akıllı şehir, yerel yönetimlerin bilişim ve iletişim teknolojilerini kullanarak çevre, enerji, ulaşım gibi kaynakların kullanımında operasyonel verimliliği artırıp kamu ile bilgileri paylaşması ve hem kamu hizmetinin kalitesini hem de vatandaşların refahını artırması anlamına geliyor. Sensörler, veri ve makine zekâsı, “akıllı şehirler” olarak bilinen gelişmiş şehir merkezlerini meydana getirerek bir şehrin işleyişinin nasıl olduğu ve ne kadar enerjiye ihtiyaç duyduğu konusundaki algılarımızı değiştiriyor (s.21). Ülkemizde şimdilerde akıllı sokak aydınlatması, ATM izleme-yönetim sistemi, akıllı sayaç okuma vb. gibi uygulamaları bulunan ve hızla gelişen Akıllı Şehir konseptinin, dünyada örneklerini gördüğümüz sürücüsüz araç teknolojileri, robotik süreç yönetimi, alternatif enerji çözümleri gibi uygulamaları kapsayacağı günler hiç de uzak değil.

Şehirler bugün bastırılamaz iki saldırıyla karşı karşıya. Biri eşi görülmemiş bir nüfus artışı, diğeri ise dijital yetenekler gerektiren çok büyük miktarda veri. Her ikisinin de yararları olmasına karşın ikisi de pek çok ülkede, özellikle yükselen ülkelerde şehir yaşamının kalitesine karşı yaygın bir tehdit oluşturuyor. (s.20)

Nüfus artışı, yaşam alanlarının bu artışa cevap verememeye başlaması, işsizlik artışı, kaynakların kısıtlı olması, verinin her zamankinden çok ve büyük olması, halihazırdaki altyapı sistemlerinin artan nüfusun ihtiyacına yetişememesi, tüketimin her zamankinden daha fazla olması, ülkeleri proaktif bir anlayışla “bir şeyler yapma”ya itti. Özellikle var olma savaşını sürdüren ülkeler daha erken ve daha büyük adımlar atarak alanlarında ilke imza atan dönüşümler gerçekleştirdiler. Hayatta kalmak için bunu yapmak zorundaydılar…

Bu nedenle, Akıllı Şehirler’in doğduğu topraklar Doğu oldu. Suudi Arabistan, Hindistan, Kore, Çin, Mısır, Malezya gibi ülkeler, yukarıda sayılan problemlerle mücadele etmek için “akıllı” olma yoluna gittiler. Herzberg’in cümlesini alıntılayacak olursam: “Bu ülke ve şehirler, daha çetin koşullar altında ve daha az kaynakla daha fazla insanı barındırmak için kentsel dijital devrimin takipçileri değil öncüleri olmak zorunda.”

Bu demek değil ki Batı ülkeleri için her şey güllük gülistanlık. Elbette Batı ülkeleri de rekabete hazırlıklı olmalı ve kendi akıllı çözümlerini kurgulamalılar; çünkü dijitalleşmenin getirdiği hız, dengeleri değiştirip Doğu ülkelerini bir anda Batı ülkelerinin önüne geçirebilir. Yani aslında Batı ülkeleri de dijitalleştirilmiş hizmetlere-o kadar acil olmasa da-en az Doğu ülkeleri kadar bağımlılar.

akilli_sehir.jpg
https://smartcitiesworld.net

Kitabımız bize, bir şehrin ne olduğu ve ne olabileceği yönündeki algılarımızı yeniden belirlememiz konusunda yardım ediyor ve geleceğin şehirlerinin bize ve gelecek kuşaklarımıza nasıl katkısı olacağını öğretiyor. Gerçek hikâye ve deneyimlerle; Doğu ülkelerinin adım adım Akıllı Şehirleri benimseme yolculuğunu Cisco perspektifinden anlatıyor.

Kitabımız önümüzde açık kalsın, okumaya devam etmeden önce isterseniz biz birazcık da kendi ülkemizdeki atılımlara bakalım. Akıllı Şehirlerden bahsedip de kendi ülkemizdeki gelişmelere duyarsız kalmak içime sinmiyor, o yüzden zaten yeteri kadar “spoiler” verdiğimi düşünüp kitabın tamamını okumayı size bırakıyorum ve kısıtlı alanımda biraz da Akıllı Şehirler ve Türkiye’den bahsetmek istiyorum.

Türkiye’de Akıllı Şehir teknolojisinin öncüsü olan Türk Telekom, ilk Akıllı KenTT projesini 2015 yılında Karaman’da duyurmuştu. Benim de Türkiye’deyken bir parçası olduğum firma olan İnnova’nın, hem Karaman’da, hem Kars’ta sunduğu uygulamalardaki yeni nesil “Nesneler arası haberleşme platformu” (IoT tabanlı çözümler) sayesinde Akıllı Şehirler Projesi’ne çok önemli destekleri mevcut. Örneğin İnnova tarafından kurulan Akıllı Şehir Operasyon Merkezi ile yönetilecek olan Akıllı Kavşak uygulaması, Kars’ta trafik ışıklarının dinamik olarak kontrol edilmesini ve trafik yoğunluğunun yönetilebilmesini,  buna bağlı olarak yıllık 145.000 litre yakıt tasarrufu sağlanmasını hedefliyor. İnnova, IoT platformunun geliştirilmesinden, yönetim ve izleme ekranlarının oluşturulmasına, operasyon merkezinden kiosk ve digital signage uygulamalarına kadar birçok çalışmayı entegre biçimde başarıyla gerçekleştiriyor.

IOT-TT.jpg

http://www.innova.com.tr

Türkiye’nin Akıllı Şehir beklentilerini ortaya çıkaran, Türkiye Bilişim Vakfı, Deloitte ve Vodafone’un ortak bir çalışmasının ürünü olan “Akıllı Şehir Yol Haritası Raporu” da akıllı şehirlerin, ülkemizin gayri safi milli hasılasına yılda yaklaşık 30 milyar liralık katkıda bulunacağını öngörüyor (1 Aralık 2016).

 

infografik.jpg

 

Evet, hem akıllı şehirler kavramı, hem Nesnelerin İnterneti (IoT), tek bir yazıyla anlatılabilecek gibi değil. Ben elimden geldiğince kısa, öz ve kendimle muhalefete girişmeden tanıtmaya çalıştım. Akıllı şehirlerin maliyeti, dezavantajları, kritik verinin kullanımı, olası güvenlik tehditleri gibi pek çok soru işaretini de bir başka yazıya bırakıyorum.

Meraklısı için bu yazıyı yazarken göz gezdirdiğim kaynakları yazının sonuna ekledim.

 

Hepinize keyifli okumalar.

 

Irmak Parlat

 

Araştırdığım kaynakların linkleri:

Akıllı Şehirler, Dijital Ülkeler, Caspar Herzberg, Optimist Yayınları

Türkiye Bilişim Vakfı, Akıllı Yol Haritası,
http://www.tbv.org.tr/akilli-sehir-yol-haritasi,DP-1117.html

İnnova – SkywaveIoT Platformu,
http://www.innova.com.tr/iot/#ana_sayfa

Türk Telekom Akıllı Şehirler,
http://www.sehirlerakillaniyor.com/

Fortune Dergisi,

Yol açın! Akıllı şehirler geliyor

İnnova – Skywave Broşürü,

SkywaveCity_Brosur.pdf erişimi için tıklayın

 

 

Hermann Simon’un İtirafları

Hermann Simon’un itirafları ilk defa Türkçe’de…

birfiyatlandirmacinin_bloggorsel.jpg

Önsöz’den alıntı:

Bu kitap, bu hazineye erişim anahtarınızdır.

Fiyat konusunda bilmeniz gereken her şeyle ilgili tüm yanıtları burada bulacaksınız. Bu yanıtlar yürütmeciler, yöneticiler, müdürler, satış profesyonelleri ve pazarlama uzmanları için olduğu kadar, tüketiciler için de geçerlidir. Fiyatlandırma pratiğinin incelikleri, taktikleri ve en iyi ile en kötülerini incelerken ben sizin güvenilir rehberiniz olacağım. Fiyatı rasyonel ve rasyonel olmayan yanlarıyla, devrim niteliğindeki davranış araştırmalarının merceğinden inceleyeceğiz. Ve zaman zaman kimi noktaları açıklığa kavuşturmak için basit matematiğe başvuracağız. Lakin yolculuğumuza başlamadan önce size kendimi tanıtmak ve bir iki itirafta bulunmak istiyorum…