Üretim, yönetim, liderlik, inovasyon gibi iş dünyasının nabzını tutan kitaplar yayımlayan Optimist Yayınları, yayıncılıkta 10 yılı geride bıraktı. Yayın Yönetmeni Mutlu Dinçer ile Optimist Yayınlarını ve iş dünyasının nabzını nasıl tuttuklarını konuştuk.
Optimist yayınları nasıl kuruldu? Hikâyeniz nedir?
Optimist yayınları insanlığın üretim ve yaşam tarzının hızla değiştiği, 1,3 kilo ağırlığındaki insan beyninin belirleyici üretim aracı haline geldiği yeni bir dönemin ürünü. Bilge ve Zülfü Dicleli’nin kurduğu BZD Yayın ve İletişim Hizmetleri’nin bir markası olarak on yıl önce yayın hayatına başladı. Üretim, yönetim, liderlik, inovasyon, yeni ekonomi, bilgi çağı, çeşitlilik, karmaşıklık ve belirsizlik üzerine dünyada çok önemli kitaplar yayınlanıyordu. Yayınevi, bu kitapları ülkemizin kişi ve kurumlarıyla buluşturmak ihtiyacıyla yola koyuldu.
Yayın çizginizi belirleyen kriterler nelerdir?
O kadar çok kriter var ki, ama hepsinin bir temel noktası var: Günümüz insanının ve günümüz topluluğunun yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan, özgün kitapları yayınlıyoruz. Bunlar arasında iş kültürü kitapları da yer alıyor, çocuk bakımı da, kişisel gelişim kitapları da.Hepsinin ortak paydası, bütün dünyada bir eşikte olma hali yaşanırken, bu değişimi anlamayı sağlayacak kitaplarolması. Bu yeni oluşan dünyayı daha iyi anlayabilmek için insanlığın yeni paradigmalara ihtiyacı var. Bu ihtiyacı karşılayan içeriklerin izini sürüyoruz.
Bildiğimiz üzere iş dünyası, marka yönetimi, inovasyon gibi iş dünyasının mihenk taşlarını oluşturan konular hakkında kitaplar yayınlıyorsunuz. Neden?
Evet, iş kitapları yayın yelpazemizin önemli bir kısmını oluşturuyor. Çalışma hayatı her zaman kültürün içine yerleşik, bütün toplumdan etkilenen ve bütün toplumu etkileyen bir faaliyet alanı oldu ve hep öyle olacak. Dolayısıyla bu alandaki yaşama yönelik kaynakların daha fazla önemsenmesi gerekiyor. İş hayatını can sıkıcı bir mecburiyet olarak görmek, buna dair her şeyi şeyi yaşamın dışında tutmaya çalışmak, insan ruhunu zedeleyecek bir şey. Kaldı ki bugün çalışma hayatı, hepimize her zamankinden daha fazla şey vaat ediyor. Çünkü artık tükenmiş ve enerjisi gittikçe azalan eski iş yapma tarzları son buluyor, yeni bir işletme zihniyeti konuşuluyor. Küreselleşmiş ve dijitalleşmiş ağ toplumu hepimize sonsuz bir olanak sunuyor. Pazarlama, insan kaynakları, iş stratejileri yeniden gözden geçiriliyor. Kadınlar değişimin önde gelen aktörü haline geliyorlar. Sosyal girişimcilik akımları gelişiyor. Alternatif enerji şirketleri, sosyal medya aracılığıyla örgütlenengruplar ve daha birçok yeni aktör ortaya çıkıyor. Yani, daha iyi bir dünya için uğraş veren kuvvetler bugün hiçbir zaman olmadığı kadar geniş.Biz de bu alanlarda yankı bulan kitapları seçiyoruz.
Türkiye’de hedef kitleniz kim?
Buna şöyle yanıt vermek lazım: iyi edebiyat kendine kimleri hedef alıyorsa, bunun dışında kalan yazın türleri de kendine bu kişileri hedef alabilir ve almalıdır. Elimizin altında dünyayı yorumlayan, çağın meselelerine kafa patlatan, bitmek bilmez bir merakla büyük sosyal deneylere soyunup bunu kitaplaştıran,insanın ne kadar öngörülemez ve akıldışı bir varlık olduğunu ortaya koyan, sosyal psikolojiden davranışçı iktisada uzanan konularda kalem oynatan o kadar düşünür ve yazar var ki. Dolayısıyla bu kitapların kapısı herkese açık. İş dünyasına yeni girecek olan gençlerin de bu yeni, çok disiplinli, çok aktörlü, işbirliği ürünü olan yaklaşımlardan haberdar olması fark yaratır. Bunun dışında, iş yönetim başlığı altındaki kitaplarımızı insanları yönetme pozisyonunda olan herkes okumalı, çünkü yönetim anlayışı tüm dünyada değişiyor. Şimdiye kadar olduğu gibi yukarıdan aşağıya, hiyerarşik yapılar içinde insanları yönetmek bizim yaratıcılığımızı kısıtlıyor ve yeni değer yaratma imkânımızı elimizden alıyor. Artık insanlık komuta ve kontrole dayalı yönetim tarzını terk etmeye yöneliyor. Zihinsel yaratıcılık, hayal gücü en önemli üretici güç haline geliyor. Ancak özgür olur, özerk çalışabilir, anlamlı bulduğumuz bir işin içinde olursak çalışıyoruz, yoksa arkamıza bile bakmadan kaçıyoruz. Dolayısıyla yönetmenin tarzı değişmek durumunda. Yeni ve özgün kaynaklar bunlardan haberdar olmak için en ulaşılabilir fırsatlar.
Hardvard İşletme Okulu’yla dikkat çeken bir ortaklığınız var. Bu ne zaman başladı? Hardvard kitaplarını yayımlama fikrini kim gündeme getirdi?
Yayınevinin kurucuları Harvard Business kitaplarının çizgisini kendilerine yakın buldular ve kitaplarını yayınlama kararı aldılar. Gördüğümüz ilgi karşısında 1996’dan beri Harvard kitaplarını çevirmeye devam ediyoruz.
TOÇEV işbirliğiyle her çocuğa bir kitap hediye ettiğinizi biliyoruz. Bu gibi kampanyaların size ne gibi bir katkısı oluyor?
Optimist Kitap olarak sivil toplumun güçlenmesi için katılabileceğimiz tüm kampanyalara dahil olmaya çalışıyoruz. Türkiye’de kenarda kıyıda kalmış kitaplarını değil de en fazla baskı yapan, en güzel yayınlarını çocuklara hediye eden başka yayınevleri de var. Bunların katkısını ileride göreceğiz. Bizim bir kâr beklentimiz yok.
Bir kitabı yayınlamanızda etkili olanlar nedenler nelerdir?
Çıkış noktamız şu: “Dünyada şu anda hangi fikirler yankı buluyor?” Daha iyi bir dünyada yaşama arzumuzu karşılamaya yardımcı olacak fikirler içeriyorsa o kitabı yayınlıyoruz. Doğaya ve insana yaklaşımın ahlaki olması bizim için önemli.
Bir kitabın çok satmasının formülü sizce nedir?
Bizim hiçbir zaman çok satan listelerinde boy gösterip birkaç ay sonra tümüyle unutulan kitaplarımız olmadı. Bunun yerine akademik dünyaya, şirket kütüphanelerine, çalışma odalarına sızarak onlarca baskı yapan kitaplarımız oldu. Peter Drucker, Martin Lindstrom, Dan Ariely gibi isimlerin satış grafiği hep yukarılarda. Sevindirici olan şu ki, zamanın ruhunu yakalayan yerli yazarlarımız da artıyor ve yazdıkları ilgi görüyor. İşin garibi bazı kitapların bir kısmı yayınlandıktan birkaç sene sonra tırmanışa geçebiliyor. Bu da kulaktan kulağa yayılan bir tanıtımın devreye girdiğini gösteriyor. Yani içeriğin kendisi kitabı ayakta tutuyor.En azından bizim formülümüz bu.
Yayınlanan kitaplarınızın sayısına bakarsak oldukça hızlı bir büyüme yaşadınız. Aynı anda bu kadar çok kitap yayınlıyor olmak yayın kalitesini nasıl etkiliyor?
Ayda dört beş kitap yayınlıyoruz ve bu tam bir ekip işi olduğu için yayın kalitesinde bir aksama olmuyor. Zaten bu rakam bizi iş yetiştirme telaşına sürükleyecek bir rakam değil. Huzurlu bir çalışma ortamımız var. Bu sayede kitabın satış ve tanıtım çalışmalarına, yeni projeler üretmeye, gelen yazar dosyalarını dikkatle inceleyip bolca kaynak taramaya hatta yazmaya vakit ayırabiliyoruz.
Bir kitabın çok satar olması sizin için ne ifade ediyor? Kâr/zarar politikası yayıncılığınız üzerinde ne kadar etkili?
Elbette rastladığımız bir kitabı incelerken ilk motivasyonumuz kâr ettirecek olması değil. Fakat her şirketin ayakta kalmak ve gelişmek için kâr elde etmesi gerekir. Tekrar baskılarını yaptığımız kitaplar sayesinde, çok satmayan ama Türkçeye kazandırılmasını anlamlı bulduğumuz kitapları finanse edebiliyoruz.
Asla yayınlamayız” dediğiniz kitap var mı?
Masa başında “kopyala yapıştır” mantığıyla hazırlanan, bir nevi kolaj çalışması diyeceğimiz metinleri yayınlamıyoruz. Azami kârı savunan, insanları manipüle ederek kirli pazarlama yöntemleri sunan, tüketimciliği körükleyen, şiddeti öven,kadınların çalışma hayatı içindeki rolüne karşı alaycı, gezegene zarar verecek ve sürdürülebilir olmayan iş yapma yöntemlerini ima eden /dile getiren kitapları yayınlamıyoruz.
Bugün yayıncılığın en büyük sorunu sizce nedir?
Yerli içeriğe ulaşmanın zorluğu bugünkü en güncel sıkıntımız. Büyük zincir mağazalarda görünür olduğumuz kadar, mahalle kitapçılarında da olmak isterdik. Fakat ne yazık ki bunların sayısı çok az. Yayıncı olmak, sürekli bir “akışta kalma” hali yarattığı ve sizi hayatın içinde tuttuğu için avantajlı bir meslek.
Röportaj: İpek Ceylan Ünalan
Kaynak: Vatan Kitap
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...