Özge Saygün Yazıyor — #haftamınkitabı “Duygusal Zekâ ve Liderlik”

Liderlik 101

Her gün sosyal medya üzerinden yüzlerce #liderlik içeriğine maruz kalıyoruz;
📌 Lider doğulur mu, lider olunur mu?
📌 Nasıl daha iyi bir lider olurum?
📌 İyi bir liderin olmazsa olmazları nelerdir? vb. liste uzar gider…

#haftamınkitabı tam da paylaşımımın başlığında ifade ettiğim gibi liderliğe ilişkin temel öğeleri paylaşan, literatüre #duygusalzeka kavramını ekleyen Amerikalı psikolog, danışman ve yazar Daniel Goleman’ın 3 saygın makalesinden oluşan ve Optimist Yayın Grubu’nun bizimle buluşturduğu “Duygusal Zeka ve Liderlik”.

Henüz yolun başındaysanız, nereden başlamalıyım liderlik ve duygusal zeka okumalarına diyorsanız bu kitabın, bu derlemenin gayet iyi bir yapı taşı olduğunu düşünüyorum. Öyle ki bu 3 makale bize sırasıyla duygusal zeka, #odaklanma ve ölçülebilir sonuçlar arasındaki bağı doğrudan ve çok sade bir dille, zamansız olarak nitelendirebileceğim bir kapsamda sunuyor. 

Kitabı bitirdiğinizde jargonu benimsemiş, taslağınızı oluşturmuş ve zenginleştirmek, derinleşmek üzere ilerlemeye hazırlığı sonlandırmış oluyorsunuz. Zira kitabın ilk yarısı duygusal zeka gelişiminin liderliğe katkısını anlatırken, diğer yarısı liderlik stilleri ile olası uygulama alanları ve örneklerini içeriyor. Makalelerin hoşuma giden diğer bir yanı da okurken aklımda beliren soruların makalenin içinde cevaplanarak sonlanması… Gerçek hayattan örnek ve araştırmalar ile çeşnilendirmesi ise cabası.

Faydalı stratejiler ile zengin, okuması ve sindirmesi kolay bu kitabı 1-2 günlük metro yolculuğunda bitirmeniz olası. Neden böyle söylediğime gelince; internet yer altına inince gözlerim ne yazık ki metronun hayatımıza katıldığı ilk yıllarda kitap okuyanları arar oldu…

Okumak için özel zaman yarattığınız bir hafta olması dileğiyle,

Özge Saygün Kimdir?

Yönetici & Takım Koçu (ACC, ACPC) – Fasilitatör
Profesyonel Koç (ACC, ACPC) coaching, #kitapönerisi, #sosyalsorumluluk, #kişiselgelişim ve #alışkanlıklar ile ilgili konuşuyor #haftamınkitabı | #pazarertesi | #koçlukkütüphanesi

Şubat Ayı Yeni Kitabımız – SATIŞTA DUYGUSAL ZEKÂ – Jeb Blount

SATIŞTA DUYGUSAL ZEKÂ

Satış çabanızı ürün, fiyat, özellik ve çözümlere dayandırmaya çalışmaktan vazgeçin çünkü bu sizi sıradan bir satıcı gibi gösterir. Günümüzün ustalaşmış alıcısının görüş alanına giremezsiniz. Yeni üstün performanslı satıcı, alıcıya duygusal yönden doyurucu deneyimler tattırarak satış kotalarını alt üst ediyor. Satışın yeni evrimine rehberlik ederek oyunu değiştiren bu kılavuz kitapla, alıcının davranışlarını etkileyecek davranış kalıpları, sezgiler ve bilişsel önyargıları kaldıraç olarak kullanan psikolojik stratejilere sahip olacaksınız. Yüksek bir satış performansına nasıl ulaşacağınızı ve rakamları nasıl sürekli uçuracağınızı öğreneceksiniz.

Forbes’in Dünyanın Önde Gelen 30 Sosyal Satış Etkileyicisi arasında saydığı satış hızlandırma uzmanı Jeb Blount, karışık satışa vakıf olma ve bu konuda ustalaşma yaklaşımının bütün ayrıntılarını bir söyleşi havasında, dolaysız bir tartışmaya açıyor. Konu başlıklarını yaşam dersi aldığı kişisel hikâyelerden çıkarıp önünüze getiriyor. Kendi satış çalışmalarına uyarladığı teknikleri, sizi sahada karşılaşabileceğiniz sorunlara hazırlamak için, sözcük sözcük özenli bir diyalogla anlatıyor. Bu dört dörtlük eğitim programında ihtiyacınız olan her şey var.

Ümit Şensoy’un çevirisiyle Türkçe’de.

Satın almak için www.optimistkitap.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Duygusallığın İş Dünyasında Yeri Var mı?

Duygusal Zekâ
Yazı: Ertuğrul Belen

Optimist Kitap sponsorluğunda Ertuğrul Belen’in kaleme aldığı İş Dünyası, Girişimcilik & Networking yazı serisi 4. bölümünde gündem: Duygusal Zekâ

Not: Yazı Serisinin 3. Bölümü Girişimcilik İklimi dergisinde yayınlanacaktır.

Özellikle ülkemiz iş dünyasında vakalardan ziyade sloganlara bayılıyoruz; mesela “iş dünyasında duygusallığa yer yok!” gibi. Ya da internette kol gezen yüzlerce “en çok sevilen sözleri” paylaşan siteler, bunun en güzel örnekleri arasında yer alıyor.
Bu makale için duygusallık, duygular, duygusal zekâ ve iş dünyasıyla ilgili araştırırken birçok sitede karşılaştığım Robert Hervey Cabell‘in söz sahibi olduğu yazılan şu cümleler dikkatimi çekti:
“İş hayatını seviyorum çünkü rekabet var; çünkü kelimeler yerine yapılanlar ödüllendirilir. İş hayatını seviyorum çünkü ciddiyet ister ve bügünün işiyle uğraşırken yarını düşünmeme fırsat vermez. İş hayatını seviyorum çünkü düzeltmeye değil yapmaya çalışır; çünkü bencilcedir, iki yüzlülüğe ve duygusallığa yer yoktur. İş hayatını seviyorum çünkü hatayı, uyuşukluğu verimsizliği cezalandırıp; elinden gelen her şeyi ortaya koyanları fazlasıyla ödüllendirir. […]Son olarak, iş hayatını seviyorum çünkü her gün taze bir maceradır.”
Büyük resme baktığınızda R.H.Cabell’in sözleri etkiliyor. İş dünyasının aslında herkese hak ettiğini verdiğini ve belki bir iç adeleti olduğunu savunuyor.
Başka bir bakış açısıyla, gerçekten iş dünyasında duygusallığa yer yok mudur?
Peki gerçekten öyleyse, nasıl olur da Daniel Goleman‘ın aralarında Lucent Technologies, British Airways ve Credit Suisse gibi firmaları da kapsayan 188 firmayla yaptığı araştırma aksini söyleyebiliyor: “Mükemmel performansın bileşenleri olarak teknik becerilerin, IQ düzeyinin ve duygual zekânın oranını hesapladığımda, duygusal zekânın bütün kademlerindeki görevler açısından diğerlerinin iki katı kadar önemli ortaya çıktı.”
Üstelik Goleman birçok duygusal zekâ araştırmasındaki gibi sadece liderlik koltuğunu hedef alan yöneticileri değil, üç temel yetkinlik grubunu kapsayan geniş bir kitleyi analiz ederek bu sonuca varıyor. Bunlar:
1- Muhasebe ve iş planlaması gibi teknik beceriler,
2- Analitik akıl yürütme gibi bilişsel yetiler,
3- Başkalarıyla birlikte çalışabilme ve değişime önclük etmede etkinlik gibi duygusal zekâ içeren yetkinlikler.
Duygusallık ve duygusal zekâ aynı kavramlar olmasa da paydalarının duygu olduğu bir gerçek.
Yani, 21.yüzyılda duygusallık, duyguların akıllı yönetimi ve elbette duygusal zekâ iş dünyasında önemli bir rekabet avantajı sağlıyor.
Öyle ki, McClelland küresel gıda ve meşrubat şirketinin çalışanlarıyla gerçekleştirdiği “duygusal zekâyı” geliştirme süreci, %20’yi aşan performans artışıyla sonuçlanmış.
Belki duygusal zekânın (EQ – Emotional Intelligence) kazanımlarına bu kadar somut değinen Goleman için EQ bileşenleri nedir?
Harvard Business Review Esaslar kitabındaki 10 konudan biri arasında yer alan duygusal zekanın tanımı ve bileşenleri bana 80’lerin vazgeçilmez çizgi filmi Voltran’ı hatırlattı: Beş aslanın bir araya gelmesinden oluşan dev robotu temsil eden Voltran çizgi filmini, iş dünyasındaki benzetmelerimde sık sık kullanırım. (Not: Sabancı Üniversitesi’nde bir sunumumda yeni nesil öğrencilerin Voltran çizgi filmi hakkında hiçbir fikri olmadığını fark ettiğim günden beri Transformer’ları kullanmayı tercih ediyorum.
İşte, iş dünyasında duygusal zekânın beş Goleman bileşeni:
Beş Goleman Bileşeni
Özetle, her bileşen için öncelikle kendinize basit ama bir o kadar net şu soruları sormalısınız:

Öz-bilinç:
Kendinize güveniyor musunuz?
Gerçekçi bir şekilde hayatınızı değerlendirebiliyor musunuz?
Kendinizi bağışlayan bir mizah duygusuna sahip misiniz?
Kendini Ayarlama:
Güvenilir ve dürüst müsünüz?
Belirsizlik karşısında rahatlığınızı koruyabiliyor musunuz?
Değişime açık mısınız?
Motivasyon:
Güçlü başarı dürtünüz var mı?
Başarısızlık karşısında bile iyimserliğinizi koruyabiliyor musunuz?
Kuruluşunuza sadakatle bağlı mısınız?
Empati: 
Yetenekli kişileri geliştirmeyi ve elde tutmayı başarabiliyor musunuz?
Kültürel farklılıklara duyarlı mısınız?
Müşteri ve alıcılarınıza hizmet ediyor musunuz?
Sosyal Beceri:
Değişime öncülük ediyor ve uyum sağlıyor musunuz?
İnandırıcı mısınız?
Ekip kurma ve yönetmede uzman mısınız?
Tahmin edebileceğiniz gibi yukarıdaki sorulara siz, ortaklarınız ve ekibiniz ne kadar çok “evet” cevabı verirse o kadar yüksek bir EQ anlamına geliyor.
Tabi “hayır”lar da farkındalık ve iyileştirme için bir fırsat demek oluyor. Bireysel ve dolayısıyla kurumsal EQ’nun artması için her safhada sorulması gereken diğer önemli bir soru da “nasıl”dır.
Voltran aslanlarına ve EQ sorularına sade bir “evet” yanıtı yetmez. “Evet ama Ben bunu nasıl yapıyorum? Ya çevremdeki diğerleri? Normal bir günde nasıl yapıyoruz? Ya işlerin yoğun olduğu dönemlerde? Daha iyi nasıl olabilir?” gibi sorularla istikrarlı bir EQ vizyonu oluşturmak şart.
Bu yazıyı dünyanın en ünlü inovasyon gurularından biri olarak anılan Clayton Christensen’in “Olmak İstediğim İnsan” kitabından bir sözüyle tamamlamak istiyorum:
Gölgeye ihtiyacınız varsa fidan ekin.
İş dünyasında birçok fidanı aynı anda ekip, hiçbirini doğru düzgün sulamayan insan ve kurumlarla karşılaşıyoruz. Duygusal zekâsı yüksek çalışanlar ve firmalar, ne kadar gölge istediklerini önceden karar verip ona göre fidan ekeceklerdir. Fazlası güç kaybı, azı ise başarısızlık hissine sebep olacaktır.