Günümüzün En Büyük Meselesi Bolluk Yaratmak

İnsanoğlu var olduğundan bu yana; ayrıcalıklı bir azınlık, terinin son damlasına kadar çalışan bir çoğunluğun hiçbir zaman faydalanamadığı nimetlere sahip oldu. Akil adamların hepsi aradaki bu uçurumun kapanmasının mümkün olmadığını düşünüyorlardı. Ama kapanıyor, hem de müthiş bir hızla…

Abundance

Diamandis ve Kotler, Bolluk‘ta; geçtiğimiz iki yüz yılda yapamadığımız kadar büyük bir atılımı önümüzdeki yirmi yıl içinde yapabileceğimizi anlatıyorlar. Yapay zekâ, robotbilim, muazzam kapasitelere sahip bilgisayarlar, dijital imalat, nanomateryaller, sentetik biyoloji ve hızla genişleyen teknolojik ağ, önümüzdeki yirmi yıla damgasını vuracak. Teknolojinin hızla geliştiği ve karşımıza yeni fırsatlar çıkardığı bu dönem, hepimizi bollukla daha çok karşılaştıracak.

Teknolojinin kaldıraç etkisi ile Bolluk çağına geçebilmek için ihtiyaçlarımızı; su, gıda, enerji, sağlık, eğitim ve özgürlük kategorilerine ayıran Diamandis ve Kotler, bu alanlarda öncülük eden inovatörleri ve endüstrinin yaratıcı isimlerini sahneye çıkartıyor; günümüzün karamsar atmosferine inat iyimserlik tohumları ekiyorlar.

“Aslında hangi geçerli ölçütle bakarsak bakalım, yaşam kalitesinin son yüzyılda her zamankinden çok daha fazla iyileşmiş olduğu yakında netlik kazanacaktır. Bu yüzden, yol boyunca ne gibi kaba, yürek burkucu kesintilerle karşılaşırsak karşılaşalım, kitapta göreceğiniz gibi, küresel yaşam standartları manşetleri kaplayan dehşete rağmen iyileşmeyi sürdürecektir.

Bunu Neden Önemsemeli

Bu kitap, küresel yaşam standartlarının iyileştirilmesiyle ilgili; desteğe en çok ihtiyacı olan standartlar ise gelişmekte olan ülkelerde. Burada ikinci soru gündeme geliyor. Gelişmiş dünyada yaşayan bizler bunu neden önemsemeliyiz? Kendi dünyamızda zaten yeterince sorunumuz yok mu? ABD’deki işsizlik ve haciz oranları yükseliyor, öyleyse insani nedenleri bir yana bırakırsak, küresel bolluk çağı için zamanımızı harcamaya gerçekten gerek var mı? 

Bunun yanıtı, kısaca evettir. İzolasyon günleri artık geride kaldı. Günümüz dünyasında ‘oralarda’ olan her şey ‘buraları’ da etkiliyor. Salgınlar sınır tanımıyor, terör saldırıları küresel ölçekte yürütülüyor ve aşırı nüfus hepimizin sorunu. Bu sorunları çözmenin en iyi yolu ne olabilir? Küresel yaşam standartlarını yükseltmek değil mi? Araştırmalar bir ulus ne kadar varlıklı, eğitimli ve sağlıklı olursa, toplum içi şiddet ve huzursuzluğun o kadar az görüldüğünü ve huzursuzluğun ülke sınırları dışına taşma olasılığının da o kadar düşük olacağını gösteriyor. Dolayısıyla, istikrarlı yönetimlerin, bir bulaşıcı hastalığın patlak vermesini küresel salgına dönüşmeden önleme olanağı daha fazladır. Yaşam kalitesi ile nüfus artışı oranı arasında dolaysız bir bağın varlığı da bunun ilave ödülüdür — kalite arttıkça doğum oranı azalır. Meselenin özü şu: günümüzün hiper bağlantılı dünyasında herhangi bir yerdeki problemi çözdüğünüzde, her yerdeki problemi çözmüş olursunuz. 

Üstelik önümüzdeki büyük meydan okumaları göğüslemek için en etkili araç insan aklıdır. Şu anda sürmekte olan enformasyon ve iletişim devrimi tüm gezegene hızla yayılıyor. Önümüzdeki sekiz yıl içinde üç milyar kişi daha internet kullanmaya başlayacak, küresel söyleşiye katılacak ve küresel ekonomiye katkı yapacak. Onların fikirleri –daha önce ulaşma şansı bulamadığımız fikirler– hepimizin yararına olacak yeni keşifler, ürünler ve icatlar getirecek.”

– Peter H. Diamandis & Steven Kotler, Bolluk

Dünyayı Anlamak ve Değiştirmek Üzerine

 

Dünya değişiyor. Değişim anlayışımız dönüşüyor…

Yeni oluşan dünyayı daha iyi anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için gelişmelere yaklaşım tarzlarımızı ve paradigmalarımızı yeniden düşünmeye ihtiyacımız var.

Gerçekçi ve samimi bir başlangıç için…

 

Detaylı bilgi için: www.optimistkitap.com

 

“Yeniden Düşünürken” (temmuz’12)

Yazar: Zülfü Dicleli

Dünyayı Anlamak ve Değiştirmek Üzerine!

“Benim kuşağım politikayla ilgilenmeye 1960’lı yıllarda başladı. Batı dünyası ile sosyalist ülkeler arasındaki Soğuk Savaşın ve nükleer savaş tehlikesinin en keskin olduğu, Türkiye’de demokrasinin bir gelip bir gittiği yıllardı.

Ne televizyon vardı, ne AVM ne de ATM’ler. Bilgisayar ve internet hayal bile edilmiyordu. Evinize telefon bağlanması için birkaç yıl, pasaport alabilmek için aylarca beklerdiniz. Döviz bulundurmak, yabancı sigara içmek suçtu. Zenginlik az, yoksulluk çoktu.

Bizlere dünya hep öyle gidecek, sol ve sosyalizm yükselmeye devam edecek gibi görünüyordu.

Ne var ki 1980’lerle birlikte dünyada ve Türkiye’de büyük değişimler yaşanmaya başladı. Önce sosyalizmin sonu geldi. 2000’lerde de mevcut haliyle kapitalizm sürdürülemez oldu. Şimdilerde insanlık tarihinin neredeyse son 500 yılını kapsayan Batı merkezli modernizm çağının sonunu yaşıyoruz. Daha birkaç on yıl sürecek gibi görünen bu çağ dönüşümünün ötesinde, bir ihtimal, yeni küresel bir uygarlığa yönelme perspektifi parlıyor.

Bütün bu değişim süreci boyunca birçokları gibi ben de bizim dünyaya, yaşama, sola, sosyalizme ve marksizme ilişkin görüşlerimizi gözden geçirmeye başladım. Türkiye’yi doğru okumayı öğrenmeye, dünyayı anlamak ve değiştirmek sorunsalı üzerine yeniden düşünmeye çalıştım ve çalışıyorum.

Bu kitapta okura son yirmi yıl içinde yazdığım bazı yazılardan ve yaptığım bazı konuşmalardan bir derleme sunuyorum. Bunların hepsi de ülkemizin ve dünyanın yaşamakta olduğu bu derin değişim sürecinin değişik yönlerini anlamaya ve anlamlandırmaya, yeni bir anlatı geliştirmeye katkı denemeleridir.”

 Zülfü Dicleli

 

(Detaylı bilgi için lütfen kapak görseline tıklayınız)