Yapay Zekâya Bakışımızı Değiştirmeliyiz

1

Yapay zekâ 21. yüzyılın en önemli gelişmelerinden biri. Siz de Sinovation Ventures ve Yapay Zekâ Enstitüsü Başkanısınız. Google China’nın kurucususunuz. Son çıkardığınız Yapay Zekâ ve Yeni Dünya Düzeni adlı kitabınızda ana temalar neler?

Yapay zekânın potansiyel etkilerinin ve faydalarının farkındayız. Gelecekte yapay zekânın pek çok sektörde çok daha önemli hale geleceğini öngörebiliyoruz. Mevcut işlerin yüzde 40’ının akıllı makineler tarafından yapılabileceği tahmin ediliyor. Böyle bir durumda iş dünyası, tarih ve ekonomi perspektifinden olaya bakmak gerekiyor. Ben yapay zekânın tekeli haline gelen ülkelerde, yani hem Çin’de hem de ABD’de önemli tecrübeler kazandım. Amacım, Çin’in bir teknoloji gücü olarak ortaya çıkışından öğrenebilecek dersleri ortaya koymaktı. Elbette Çinli girişimciler başlarda kavgacı, şüpheli yöntemler kullandılar. Ancak teknoloji sektörü çok daha meşru bir düzleme doğru evrildi ve dünya internet sahasında önemli bir yere geldi.

Çinliler, devasa pazar verilerinden elde ettikleri geribildirimi hızla ürüne çevirebilecek bir inovasyon yöntemi geliştirdi. ABD’deki teknoloji şirketleri sert rekabetten kaçınıyor. Mesela Instagram gibi bir şey kurduğunuzda rakipleriniz şöyle diyor: “Tamam, ben de başka bir şey yaparım. Senin yaptığına benzer bir şey yapmak istemiyorum.” Çin’in süper-rekabetçi ortamında ise, insanlar bir fikir gördü mü hemen onu kopyalamaya meyilli. Bu Silikon Vadisini bire bir kopyalamak anlamına gelmiyor. Herhangi bir ülkede üretilmiş herhangi bir şeyin bir özelliği, işe yarıyorsa, o kopyalanıyor.
2Kopyalanma riskine karşı çok yüksek duvarlar inşa etmek zorundasınız. Bu da Silikon Vadisinde çok daha farklı bir iş modeli oluşmasına yol açıyor.

Rekabet avantajı kazanmak için start-up’ların çok karmaşık “kaleler” yaratmaları isteniyor.

Çin’in ticari teknolojisi ise bolca sermaye ve devasa müşteri tabanına dayanan, rekabetçi, öldür ya da öl zihniyetinden güç alıyor.

Amerikan iş dünyasının bu konu üzerinde çalışması gerekiyor. Yapay zekâ devriminin iki itici gücü olacak: Çin ve ABD. Başka bir kültürden yeni bir teknoloji devrimi beklememeliyiz.

Kitabınızda bu iki güç arasındaki “veri uçurumundan” bahsediyorsunuz.

Yapay zekânın hammaddesi veridir. Endüstriyel ekonomideki petrol neyse, yapay zekâda da veri odur. Bir yapay zekâ algoritmasının gelişmesini ve daha isabetli sonuçlar vermesini istiyorsanız onu veriyle beslemelisiniz. Bir yüz tanıma algoritmasına ne kadar fazla yüz gösterirseniz hata yapma riski o kadar azalır. Tıbbi tanı koyma algoritmasına ne kadar tıbbi kayıt verirseniz isabetli tanı koyma ihtimali o kadar artar.

Tabii her veri aynı değildir. Çin ve ABD’nin güçlü oldukları farklı veri alanları var. Kapsam, nitelik ve derinlik anlamında aradaki uçurum derinleşiyor. Kapsam, kullanıcı sayısı, veriye dönüştürülebilir nüfus hareketleri demektir. Nitelik, bu verinin ne kadar iyi yapılandırıldığı ve etiketlendiği anlamına gelir. Derinlik ise her kullanıcının faaliyetlerinin ne kadar farklı veri noktalarından yakalanabildiğiyle ilgilidir.

Çinli ve Amerikalı şirketler kapsam konusunda başa baş durumdalar. Amerikalı şirketlerin bir milyar yerli kullanıcısı olan Çin’e göre geride olduğunu söyleyebiliriz ama bu açığı dünya çapında yayılarak kapatmaya çalışıyorlar. Ancak nitelik konusunda Amerikalıların ileride olduğunu söyleyebiliriz. ABD’deki şirketler ve kuruluşlar verilerini hızla kullanmaya izin veren yazılım yapıları kullanıyor. Çin’dekiler ise bürokratik teşviklerle bu yolda daha hızlı yol almaya başladı. Yine de yapay zekâ kullanımına hazır veri toplama konusunda ABD’nin gerisinde.

Konu derinlik olduğunda ise Çin’in üstünlüğü tartışılmaz. Çinli internet kullanıcıları günlük faaliyetlerinin çoğunda telefonlarını kullanıyor. Market alışverişinden fatura ödemeye, bilet almaktan banka kredisi çekmeye kadar her alanda telefon kullanılıyor.

Çizdiğiniz tabloda Avrupa’ya pek yer yokmuş gibi görünüyor. Avrupa, Amerikalıların teknoloji kolonisi haline mi geliyor?

Evet. İngiltere ve Fransa çok hevesli, Rusya da… Sizin de söylediğiniz gibi, Avrupa, ABD’nin kolonisi sayılır. Yine de Avrupa’da bir hassasiyet var. Mahremiyet için çıkarılan kanunlarla bunu görüyoruz.

Çinliler girişimcileri ticari teknoloji konusunda teşvik ediyor. Amerikalılar da aynı şeyi yapmaya çalışıyor ama devlet desteği sınırlı. Avrupa ise daha müşteri odaklı, verinin sahipliğini ve kontrolünü bireylerin kendisine geri vermeye meyilli.

3

Kitabınızda önümüzdeki dönemin en büyük meselelerinden birinin işlerin kaybedilmesi olacağını söylüyorsunuz.

Önümüzdeki 15 yılın baş ağrısı bu olacak. Bir iş kolundan diğerine devasa göçler göreceğiz. Tarımdan sanayiye geçişte olduğu gibi… Düşük ücretli, rutin işlerde bu daha yoğun yaşanacak. Ultra zenginler yapay zekâ sayesinde daha da fazla kazanacak. Sosyal eşitsizlik derinleşecek.

Yapay zekânın el koyamayacağı işler genelde yaratıcı, “empatetik işler” olacak. Öğretmenlikten yaşlı bakımına kadar genişleyen bir yelpaze bu. Bu işleri geliştirmenin yanında toplumdaki algılarını da değiştirmek, itibar kazandırmak gerekiyor.

Peki yapay zekâyı partner olarak göreceğimiz günler yakın mı?

Yapay zekânın kullanılabileceği pek çok alan hayal edebilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim işlerin hepsinde yapay zekâyı da partner olarak kullanabilirsiniz ama henüz erken çünkü bu işlere ödenen ücret düşük. Mesela bir risk sermayedarı muhtemelen asla bir yaşlı bakım şirketini fonlamaz. Daha çok katlanan ekonomik geri dönüşlerin olabileceği, Uber gibi şirketleri fonlar. Makineleri yaşlı bakımı konusunda eğittik diyelim. Bu işleri yapabilecek yapay zekâyı nasıl geliştireceğiz. Kazaları ve ölümleri nasıl engelleyeceğiz? Böyle bir işte fazla para yok.

Belki de işe insan algısını ve inanışlarını değiştirerek başlamalıyız. Belki bazı insanların uzun saatler çalışmasına gerek yoktur. Belki ileride çalışmak bugünkü kadar önemli olmayacak. Yaşlılara bakmanın önemli ve sorumlu bir davranış olduğunu düşünmeye başlarsak bunu yapanlara daha yüksek ücret ödeyebiliriz.

Yazar: KAI-FU LEE
Kaynak: Wired ve Washington Post

Optimist Newsletter Ekim sayısı yayınlandı!

Optimist_Bulten_Ekim_foto

Optimist Yayın Grubu olarak, uluslararası kaynaklardan derlediğimiz
Optimist Newsletter Temmuz sayısı yayınlanmıştır.

Görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşabilirseniz, daha zengin içerikler oluşturma imkânı bulabiliriz.

Bülteni okumak için lütfen linke veya fotoğrafın üzerine tıklayın.
Optimist_Bulten_Ekim2018

Temmuz ayına ait Optimist Newsletter yayınlandı!

opimist-bulten-image1s

Optimist Yayın Grubu olarak, uluslararası kaynaklardan derlediğimiz
Optimist Newsletter Temmuz sayısı yayınlanmıştır.

Görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşabilirseniz, daha zengin içerikler oluşturma imkânı bulabiliriz.

Bülteni okumak için lütfen linke veya fotoğrafın üzerine tıklayın.
 Optimist_Bulten_Temmuz2018

İNOVASYONU HARİTALAMAK

Son 25 yıldır değişime ayak uydurmakta epey zorlandık. Ancak önümüzdeki on yıllarda, yepyeni teknolojilerin çalışma, yaşama ve inovasyon yapma yöntemlerimizi değiştirmesiyle birlikte, değişimin tabiatını anlamakta bile güçlük çekmeye başlayacağız. Hızlı hareket etmek yetmeyecek; nereye gittiğimizi, oraya nasıl ulaşmayı planladığımızı ve nasıl bir rol üstleneceğimizi de bilmemiz gerekecek. Bir başka deyişle, inovasyon haritasını çıkarmayı öğrenmemiz gerekecek.Bu kitap ayrıca size genellikle kafa karıştırıcı ve jargon yüklü inovasyon dünyasında sizin ve şirketiniz açısından doğru yolu bulmanızı sağlayacak bir dizi araç sunacak. Çığır açan yeni araştırmalara nasıl yaklaşacağınızı, açık kaynaklı inovasyon stratejilerini nasıl yürüteceğinizi, yeni iş modellerini nasıl geliştireceğinizi ve temel faaliyet alanınızı tehlikeye atmadan yeni ufuklara nasıl yelken açacağınızı anlatacak.İnovasyon hakkında yazan birçok kişi var. Bunlar arasında Greg Satell favorilerimden biri. Kapsamlı araştırmaları ve inovatif bakış açılarını pratik bir tarzla birleştirerek, uygulamacılara yönelik bir eser ortaya çıkarıyor. Greg’in çalışmaları her zaman ufuk açıcı bir fikir kaynağı olmuştur.

—Alex Osterwalder, İş Modeli Tablosu‘nun yaratıcısı, İş Modeli Üretimi ve Value Proposition Design kitaplarının yazarı

Greg Satell’in yeni kitabının çıktığını görür görmez–Twitter’dan, Harvard Business Review’den ya da başka bir yerden–yeni bir şey öğreneceğimi ve okurken eğleneceğimi bilirim. Satell özellikle bir inovasyon stratejisi tasarlamak ve hayata geçirmek için gerekenler konusunda mükemmel şeyler yazıyor. Bunlar, öğrencilere verdiğim derslerde ve yöneticilere danışmanlık yaptığım sırada çok yararlandığım türden şeyler.

—Robert Sutton, Stanford Üniversitesi İşletme ve
Mühendislik Profesörü, IDEO Üyesi

Greg Satell’in inovasyon ve teknolojinin iş dünyasını nasıl değiştirdiğine dair müthiş önsezileri var. Benzersiz perspektifiyle gerçekleştirdiği inovasyon deneyiminin iç işleyişine dair araştırma, hepimizi bilgilendiriyor. Onun bu keşif yolculuğundan herkesin öğreneceği şeyler var.

—Dr. James Canton, CEO, Institute for Global Futures,
Future Smart kitabının yazarı

10 milyar dolarlık bir şirketin baş stratejisti olarak, inovasyon her zaman öncelikli konularım arasında yer alıyor ve Greg bu kitabında bu konuda harika ve pratik bir kılavuz sunuyor. Zekice göz boyamaların ve sloganların ötesine geçen kitap, dünyanın en inovatif kurumlarından derlenen basit, kullanımı kolay bir çerçeve sunuyor. Greg, üst düzey iş deneyimi sayesinde anlattıklarını bizzat yaşamış bir isim. Benim açımdan bu çok önemli bir konu.

—Rishad Tobaccowala, Publicis Groupe Baş Stratejisti

İnovasyonun püf noktası, şansı tasarımla birleştirmek, beklenmedik şeyler için planlanmış bir alan yaratmaktır. Greg bu ince çizgi üzerinde başarıyla yürüyor. İlkeleri hem pratik, hem de beklenmedik alanlardan gelen beklenmedik fikirlere kucak açan türden. İnovasyon süreci de böyle bir gerçeklik gerektirir.

—Alph Bingham, InnoCentive’in ortak kurucusu ve eski CEO’su

 

inovasyonuharitalamak_k2.jpg