Galeri vitrinlerine bakarken elini ağzına kapatıp gülenlerin, eserleri incelerken kendi zekâsından şüphe edenlerin yararlanabileceği faydalı bir eser Çağdaş Sanatı Anlamak

Kaynak: NewYork Modern Sanatlar Müzesi
“Çağdaş sanatta bir güzellik emaresi bulmakta güçlük çekiyorum. Çağdaş sanat eserlerinin yer aldığı bir sergiye gittiğimde ben de herkes gibi anlamış gibi yapıyorum ama dürüst olmak gerekirse hiçbir şey anlamıyorum.” 2008 Ağustos’unda İtalya’nın Kültür Bakanı Sandro Bondi’nin yaptığı bu açıklama, sanat dünyasında tartışmalara neden olmuştu. Rönesans’tan itibaren sanatın merkezi olan bir yerden çıkan bu sese sanatçılar, galericiler, küratörler tepki göstermişti. Bondi’den cesaret alan kimileri kendilerinin de çağdaş sanattan anlamadığını itiraf edince İtalya dışına taşan tartışma daha geniş bir zemine yayılmış, sanat çevreleri bu durumun bilgisizlikten ileri geldiğini ifade ederek kendi açılarından tartışmayı noktalamıştı.
“Anlam ve yorum üzerinde tekel yoktur”
Bu kadar “dokunulmaz” olunca, bütün iyi niyetiyle sergi gezmeye gayret eden “sıradan” insanın sanattan korkması doğal elbet. Oysa “anlamıyorum”u bir çığlık olarak yorumlayıp “anlamak istiyorum ama olmuyor” diye çevirmek pekâlâ mümkün. Aslına bakarsanız bir süredir bu çeviri yapılıyor. Mesela 2011’de düzenlenen 12. İstanbul Bienali’nde farklı yaş, meslek ve sosyo-kültürel gruplardan ziyaretçileri rehberleri gezdirmişti. Çağdaş sanatın nasıl anlaşılır kılınabileceği üzerine yazılan makaleler aydınlatıcı. Eleştirilecek yanları olabilir ancak Bondi’nin açıklamasının “sanat üzerine konuşma yasağı”nın kalkmasına katkıda bulunduğu da bir gerçek.
Çağdaş Sanatı Anlamak işte bu “özgürlük” ortamında Türkçeye çevrildi. “Eğer çağdaş sanat hakkında çok az bilginiz varsa ya da hiç bilginiz yoksa veya onu anlamanın zor olduğunu düşünüyorsanız bu kitap çağdaş sanat hakkında düşünme, yorum yapma ve yargılara varmada sizi cesaretlendirmek için yazıldı.” Varlık amacını bu şekilde açıklayan kitap, “Bunu sanat yapan şey nedir?” sorusuna verilecek cevapların sınırı olmadığını belirterek okuru baştan rahatlatmış: “Anlam ve yorum üzerinde hiçbir tekel yoktur. (..) Herhangi bir oyunun kurallarının aksine, sanatı nasıl gördüğümüz ve anladığımız ‘öğretilemez’; görülen, hissedilen ve deneyimlenen şeyle ilgili hiçbir ‘doğru’ ya da ‘yanlış’ yoktur.”
Peki nasıl yorumlayacağız gördüğümüzü? Şu açıklama bir ölçüde yol gösterici: “Çağdaş sanatı yorumlayabilmek için yaratım sürecinde etkisi olan toplumsal, politik, ekonomik ve felsefi koşulları bilmek ve anlamak gerekir. Çağdaş sanat cinsiyet politikası ile kimlik, ekoloji ve küreselleşme, sanatla tüketim ve popüler kültür arasındaki küskünlük gibi konuları ele alır.”
“Sanat, para, şöhret arasındaki bağlar”
1980 sonrasında üretilen eserleri çağdaş sanat kapsamında değerlendiren Çağdaş Sanatı Anlamak, dünyaya bakışın alışılagelmiş kurallarının son yıllarda itibarını kaybettiğini, çağdaş sanatçıların bu şüphecilik, meydan okuma ve olasılıkları incelediğini hatırlatıyor. Birçok sanatçının bu ilişkileri inceleyen, yorumlayan ve bizi bu değişen koşullara tepki vermeye çağıran çalışmalara imza attığını belirtiyor. Çeşitli eserleri örnek gösterirken okuru da işin içine çekiyor. Tekrar ettiği hap bilgilerin yanı sıra, kendine sorular sorup cevaplar vermesini isteyerek de yapıyor bunu. Söz konusu sorular ve cevap ararkenki düşünme süreci önemli. Çünkü çağdaş sanatı, “anlaşılmazlık kalkanı altında yetenek eksikliğinin gizlendiği bir alan” olarak nitelendirmenin ne kadar haklı ya da haksız olduğunu tartmak için bir fırsat aynı zamanda.
“Yüksek ve alçak kültür arasındaki sınırların bulanıklaştığı” bir dünyada, “birçok çağdaş sanat çalışmasının teknolojiye dayalı kitle kültürüne ve tüketime tepki verdiği” önkabulüyle gördüklerinize anlam yüklemek kolaylaşabilir. Şüphesiz sadece çağdaş sanat konusunu “anlamak” üzerine mesai yapmak naifllik olur. Kitapta çağdaş sanat-kapital ilişkisinin incelendiği bölüm de ilgi çekici olduğu kadar bilgilendirici. Çağdaş sanat piyasasının bir yatırım türü olarak işleyişi, çağdaş sanat piyasasıyla ilgili kurum ve destekçiler, sanat, para, şöhret arasındaki bağların gelişimi konuyu apayrı bir boyuta taşıyor. Meraklıları, evvelce yayımlanan Sanatı Anlamak’tan başlayabilir okumaya.
Galeri vitrinlerine bakarken elini ağzına kapatıp gülenlerin, eserleri incelerken kendi zekâsından şüphe edenlerin, gördüklerine asla bir anlam veremeyecek diye umutsuzluğa kapılanların yararanabileceği faydalı bir eser Çağdaş Sanatı Anlamak.
Verdiği şu bilginin ise son üç aydır sokakların, meydanların “marjinallerle” dolup taştığı Türkiye’de çağdaş sanata ilgiyi arttıracağı kesin: “Çağdaş sanat genellikle toplumsal ve kültürel marjinal kimlik hakkındaki sorularla ilgilenir.”
“Çıplak olmak kendin olmaktır. Nü, başkaları tarafından çıplak görülmek, ama kendin olarak tanınmamaktır. Çıplak bir bedenin, nü olabilmesi için bir nesne olarak görülmesi gerekir.” – John Berger
Yazı: Perihan Özcan
Kaynak: Radikal Kitap
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...