Gündeme bomba gibi düşen Facebook skandalı, akademik çevrelerde zaten uzun süredir tartışılan dijital devrim, sosyal medyanın gidişatı ve “Büyük Veri”nin (Big Data) tehlikeleri mevzusunu insanların günlük konuşmalarına sokacak bir etki yarattı. 2016’daki ABD başkanlık seçimleri ve İngiltere’de Avrupa Birliği’nden ayrılma yani Brexit’i etkilediği düşünülen skandalın ana kahramanı Cambridge Analytica isimli bir İngiliz şirketi…
Londra merkezli bu büyük veri analizi şirketinin 41 yaşındaki CEO’su Alexander James Ashburner Nix, ismini ilk Brexit’te duyurdu.
Cambridge Analytica, 50 milyon kişiye ulaştı
Şirket, 2014’te yani ABD’deki seçimlerden iki yıl önce Amerikalı Facebook kullanıcılarını hedef alan “thisisyourdigitallife” isimli bir uygulama geliştirdi. Bu anket uygulamasını yükleyenler birkaç dolar kazanıyordu. Böylece 270 bin kişi “thisisyourdigitallife” uygulamasını indirdi.
Facebook uygulamayı yükleyenlerin profil bilgilerini Cambridge Analytica’yla paylaştı. Ama bu buzdağının sadece görünen yüzüydü çünkü profil bilgileri paylaşılanlar sadece bu uygulamayı yükleyenler değil, listelerindeki tüm arkadaşlarıydı. Böylece şirket 50 milyon kullanıcının bilgisine erişmiş oldu. Arkadaşınız bir uygulama indirdi diye sizin bilgilerinizin de Facebook eliyle bir şirkete verildiğini düşünün.
İşte Cambirdge Analytica, elde ettiği bu Facebook verilerini başka kaynaklardan bulduğu bilgilerle birlikte analiz ederek Trump’ın kampanyasında kullandı. Bu veriler doğrultusunda seçmenlerin nasıl bir etnik kökene, cinsel yönelime, siyasi duruşa ve kişiliğe sahip olduğunu yüzde 90’a varan doğruluk payıyla belirleyip gruba hatta bireye özel propaganda içerikleri üreterek onları manipüle etti. Örneğin muhafazakâr, yoksul ve beyaz bir gruba, sürekli zengin siyahilerle ya da kürtaj hakkıyla ilgili içerikler sunarak onları provoke edip görüşlerini pekiştirdi.
Diyelim ki asla Trump’ı desteklemediği anlaşılan, demokrat, gey ve oy kullanmama ihtimali olan birine, sadece onun göreceği, demokrasi inancını zedeleyecek içerikler ya da reklamlar sunarak sandığa gitmesini önlemeye çalıştı. Hedef kişiye özel hazırlanan ve kişiselleştirilmiş içerikler sundu.
Şirketin CEO’su Nix, Concordia Summit’deki röportajında sadece büyük grupları değil mahalleleri, apartmanları hatta tek tek bireyleri hedefleyebildiklerini, bir kişinin gördüğü içeriğin komşusu tarafından görülmediğini, ona özel ayrı bir içerik ya da reklam üretildiğini ve bu şekilde seçmenlerin manipüle edilebildiğini anlattı.
Zuckerberg “hata yaptık” dedi
Tüm bu skandal ayrıntılarıyla New York Times ve Observer of London tarafından ortaya çıkarıldığında Facebook hemen bir açıklama yaparak 2017 yılında Cambridge Analytica’yla ilişkisini kestiğini ve ayrıca tüm bunların veri gizliliğinin ihlali anlamına gelmediğini duyurdu.
Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Vekili Paul Grewal, kullanıcıların verileri bilerek paylaştığını, bilgi hırsızlığının söz konusu olmadığını, anketlere katılırken bilgilerin paylaşılmasına onay verildiğini söyledi.
Buna rağmen Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, Cambridge Analytica’nın Facebook’la arasındaki güveni suiistimal ettiğini, bunun aynı zamanda verileri paylaşan kullanıcıların Facebook’a güveninin de suiistimal edilmesi anlamına geldiğini söyleyerek “hata yaptık” dedi. Ama tüm bunlar Facebook’un piyasa değerinin 70 milyon dolar azalmasını engellemediği gibi şirket ABD’de tüketici haklarını korumakla görevli Federal Ticaret Komisyonunun başlattığı soruşturma sonucunda belki de trilyonlarca dolar para cezasıyla karşı karşıya kalacak.
Teknolojinin siyaset ve toplum üzerine etkileri konusunda çalışmalar yapan sosyal bilimci ve yazar Zeynep Tüfekçi, New York Times’taki yazısında, “Grewal haklı çünkü bu teknik anlamda bir ihlal değil. Aslında daha da sıkıntı verici bir şey… Bu, insanların yalnızca sosyal etkileşim için dahil oldukları ama devasa bir gözetime maruz kaldıkları Facebook’un iş modelinin tamamen doğal bir sonucu…
Facebook bizim profilimizi çıkararak para kazanıyor ve daha sonra bunu reklam verenlere, siyasi aktörlere ve başkalarına satıyor. Bunlar, Facebook’un memnun etmek için çok çalıştığı gerçek müşterileri…” diyor.
Dijital devrim kendi evlatlarını mı yiyecek?
Sorunun Cambridge Analytica’nın yaptığının ötesine geçtiğine dikkat çeken Tüfekçi, çok önemli sorular soruyor: “Facebook, başka hangi uygulamalara verileri kullanma izni verdi? Bir gün veri gizliliğine önem veren, bu nedenle veri saklama ve kullanımına kısıtlamalar getireceği yönünde çağrıda bulunan bir seçim kampanyasını veya siyasetçiyi desteklememe kararı alırsa ne olacak? Ya bu verileri sadece bir siyasi kampanyayla paylaşır ve ötekiyle paylaşmazsa ya da kendi çıkarlarıyla uyumlu olan adaylara daha iyi reklam tıklanma oranları verirse ne olacak?”
İnternetin harika bir özgürlük alanından sürekli bir gözetimin sürdüğü Foucault’nun hapishanesine dönüşmesini engelleyecek olan, bu sorulara verilecek doğru cevaplarda yatıyor.
Bu skandalla Facebook ön plana çıkmış olsa da, Google gibi arama motorları, Youtube gibi video paylaşım platformları, Twitter gibi onlarca sosyal medya uygulaması, büyük verinin kullanımı bakımından bıçak sırtı bir yerde duruyor.
Net Delusion: The Dark Side of Internet Freedom kitabının da yazarı olan araştırmacı gazeteci Evgeny Morozov; internetin sadece özgürleştirdiğine inanan ama risklerini görmeyenleri “siber ütopyacı” olarak nitelendiriyor.
İnternetin karanlık yönünü kavrayan, şirketlerin yarattığı siber takip ve taciz teknolojisini gören ve bunların otoriter rejimlere satılmasını eleştirenleriyse “siber gerçekçi” diye tanımlıyor. Cambridge Analytica skandalının, diğer tüm etkisi bir yana, siber ütopyacıların gözünün açılmasına ve siber gerçekçilerin sayısının artmasına yol açacağı kesin.
Ben Map, Google Map
Facebook skandalından sonra verilerimizin ne için ve hangi amaçlarla kullanıldığı kafamızı iyice kurcalar oldu. Dijital dünyada bugüne kadar öyle çok da dikkat etmediğimiz başka neler oluyor? Bu çağın ajanlarının James Bond kadar karizmatik ve yakışıklı olmasalar da işlerini en az onun kadar iyi yaptıkları ortada.
İster çevrimiçi olsun ister çevrimdışı, dijital ortamda her hareketimiz bir iz bırakıyor ve kullandığımız platformlar tarafından bunlar kayıt altına alınıyor.
Google’a bakalım… Dünyanın en yaygın arama motoru Google’ın kullanıcıları hakkında bilgi topladığı bir sır değil. Verilerin reklam amaçlı kullanımı, hepimizin karşılaştığı ve artık kanıksadığımız bir hal ama mesela Google Map’in gittiğiniz her yerin gün gün, dakika dakika kaydını tuttuğunu biliyor musunuz?
İşletim sistemi Android olan bir cihaz (akıllı telefon, tablet ya da bilgisayar) kullanıyorsanız, bilin ki James Bond Google sizi takipte… “Zaman Çizelgesi” fonksiyonuyla ziyaret ettiğiniz her yerin listesini tutuyor.
Gün içinde hangi yollardan geçerek, nereleri ziyaret ettiniz? Siz unutsanız da Google Map unutmaz. Eğer www.google.com/maps/timeline?pb sayfasına girerseniz geçen yıl, bugün nerelere gittiniz görebilirsiniz. Korkmayın, yine bu sayfadan tüm geçmişinizi ya da istediğiniz bir zaman aralığını silmeniz mümkün. Verilerin tutulmasını engellemek için konum geçmişinizi tamamen kapatabilme seçeneğiniz var. Bunun için sayfada yer alan “Konum Geçmişini Duraklat” sekmesini tıklayabilirsiniz.
Yazan: Çiğdem Zeynep Aydın